Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İstanbul Yolu Neden Önemli?
Rafi Bey’le, meyve pazarında oturuyorduk. Yakındaki camiden çıkan çocuklara uzun uzun bakınca gayriihtiyari bu durumu sordum. Tanıdık birini aradığını zannetmiştim. Birkaç günlük beraberliğin ve yarenliğin verdiği samimiyetle sebebini sordum. Konunun biraz uzun olduğunu, başka zaman anlatmak istediğini söyledi. Hava sıcak, yer dinlenmek için uygun, sen de müsaitsen anlat, şeklinde ısrar edince anlatmaya başladı: “Ben, aslında İstanbul’dan önce Vatikan’a götürülmek istenmiştim. Şimdi 23 yaşındayım, o günlere doğru gittiğim zaman yüreğim parçalanıyor. Elhamdülillah Müslüman olarak kaldım ve hatta hafız oldum. Hafızlığımı ilerlettikten sonra, inşallah aşera ve takrip okuyup buraya gelecek ve işte böyle genç çocuklara güzel Kur’ân-ı Kerîm’imizi güzel şekilde okumalarına vesile olacağım.” Endonezya’da farklı dinlere mensup insanlar da var. Dolayısıyla Hindu veya Hıristiyan birine rastlamak doğal fakat Endonezya’nın %88’i Müslüman olduğundan Türkiye’de Endonezyalıların tamamını biz, Müslüman biliriz. Bogorlu Rafi Bey de memleketinin bazı yerlerinde Hindu ve Hıristiyan mahallerinin varlığından bahsederek başladı. Kendi evleri de bu mahallelere yakınmış. 7-8 yaşlarındayken sokaktaki arkadaşlarıyla oynuyormuş. O arkadaşlarından biri Müslüman, ikisi Hıristiyan. Hıristiyan olanlar da o mahalleden. Devam ediyor anlatmaya. “Bazen ikindi ve akşam arasında oyunlar oynuyoruz. Bazen de Hristiyan mahallesinde oturuyoruz. O mahalledeki Hristiyanların kiliselerinde çeşitli faaliyetler var. “Sekolah Minggu” dediğimiz pazar okulu var. Çocuklar Hıristiyanlığı öğrenmek için gidiyorlar. Papaz, bir gün o çocuklarla beraber beni de davet etti. ‘Gelin, bakalım çocuklar, sizlere çikolata ikram edelim.’ diyerek davet etti. Daha sonra beraber müzik çalacağız, oyunlar oynayacağız, diye söyledi. Ben de o çocuk hâlimle sevinerek kabul ettim. “Bizi, mahallede bir ailenin evinde yaklaşık 20 çocukla beraber karşıladılar. İlk haftalarda oyun oynuyoruz. Şarkılar söylettiriyorlar. Ben de anaokulunu bitirmişim, gittiğim için seviniyorum ama dediğim gibi ilk haftalarda hiç dini eğitim yok. O dönemde sıbyan eğitimi gibi bir dini eğitim de almadığım için namaz oruç vs. bunların ne olduğunu da tam olarak bilmiyordum. “Üçüncü haftada Müslüman arkadaşım şüphelenmiş. Bana, burada bir gariplik var, Hıristiyanlıkla alakalı bir şeyler anlatıyorlar sanki diyerek bir daha gelmeyeceğini söyledi. Ben, bir müddet daha devam etmeye karar verdim. Oyunlar, yemek ikramı, çikolatalar vardı. Zannediyorum beş hafta sonra, yine bir programın sonunda çocuklara bir ödev verdi. İncil’den bir yeri gösterdi. Şurayı ezberlerseniz ezberleyenler için özel bir hediye vereceğiz, haftaya tekrar görüşelim deyip programı bitirdi. Ben de daha çocuğum tabii, hediye sözünü duyunca İncil’i elime alıp o yere baktım. Okumam ile ezberlemem bir oldu. Hafta sonunu iple çekiyorum, acaba ne hediye verecekler diye. Yine o eve gittik, çeşitli ikramlar oldu, oyunlar oynadık. Papaz, programın sonunda o yeri ezberleyen var mı, diye sordu. Etrafa bakıp çocuklardan kimsenin parmak kaldırmadığını görünce ben elimi kaldırdım. Bir an garipsemiş olsam da bir çırpıda o yeri okudum. Herkes şaşırdı. Neden bu kadar garipsediklerini anlamadım. Görevliler “haleluya haleluya” diye sevinmeye başladılar. Beni, herkesin önünde tebrik ettiler ve birçok hediye verdiler. “Daha sonra ‘Artık senin vaktin geldi, seni Vatikan’a göndereceğiz. Evine gelmemizi ister misiniz?’ diye sordular. Ben de tamam dedim ve hediyelerle beraber evime gittim. Tabii o zaman anne ve babam fabrikada çalışıyor. Evde yalnızca ninem var. “Papazlar, yardımcılarıyla ve oraya gelen bazı çocuklarla bizim eve geldiler. Nineme çok zeki olduğumu, beni sevdiklerini, eğer isterlerse Vatikan’a eğitime gönderebileceklerini söylediler. Ayrıca orada kaldığım müddetçe mezun oluncaya kadar para ve harçlığımı da vereceklerini, bütün ihtiyaçlarımı karşılayacaklarını söylediler. “Ninem, gelenleri dinledikten sonra ‘Ne için göndereceksiniz?’ diye sordu. Papazlar ‘Hıristiyanlık eğitimi vereceğiz.’ der demez ninem, orada bulunan yer süpürgesini alıp sallaya sallaya hepsini dışarı kovdu. Bana da haylice kızdı. ‘Bunlarla ne işin var, bir daha oraya gitmeyeceksin.’ dedi. Arkadaşlarımdan uzak kalacağım korkusuyla ağladım. Ne olduğunu anlamadım. “Akşam, annemle babam, fabrikadan döndüklerinde onlara durumu anlatmış. Tabii benim sadece oyun oynadığımı bildiklerinden böyle bir şey duyunca çok şaşırdılar ve üzüldüler. Çocuklarını istemeden de olsa ihmal ettiklerini anladılar. Özellikle dinî eğitimim aksadığı için ninem, kızdı. Annem babam, o zaman bir karara vardılar. Fabrikadan ayrılıp sokak yemekleri satan küçük bir dükkân açtılar. Hem kendi işlerini yapıyorlar hem de bizimle ve kardeşlerimle ilgilenebiliyorlardı. Hâlâ da devam ediyorlar bu işe. “Bu olaydan sonra ben, o eve bir daha gitmedim. Beni bir camiye eğitime devam etmek için kaydettiler. Kur’ân-ı Kerîm okumayı öğrendim ve temel dini bilgilerimi de orada aldım. Aradan zaman geçti, okulu bitirince babam, ne yapacağımı, ne yapmak istediğimi sordu. Babama, hafız olmak istediğimi söyledim. O an, önceki kötü hatıra aklına geldi. Hem sevindi hem üzüldü. Onun bir arkadaşı varmış, hafızlık için yönlendirdi. Ondan kısa sureleri öğrendim fakat yavaş gidiyorduk. Arkadaşlarımdan biraz hızlı gidiyordum, bu şekilde bile hafızlığım bitecek gibi görünmüyordu, bu da benim canımı sıkıyordu. “O günlerde eğer istersem, beni İstanbul’a gönderebileceklerini söylediler. Bunu aileme açtıklarında, bu sefer annem ve babam sevinçten ağlıyorlardı. Bu şekilde bir vesile ile İstanbul’a geldim. Bir sene gibi kısa bir sürede hafız oldum. İstanbul’un yolu, biz Endonezyalı Müslümanlar için çok önemli. İşte o çocuklara uzun uzun bakmamın sebebi buydu. Şimdi anladın mı niye baktığımı?” Çok enteresan, oldukça ibretlik bir hayat hikâyesi varmış. Bir dokun, bin ah işit gibi oldu. Hayaller insanın hayat gemisini yönlendirdiği pusuladır. Bir insanın hayalleri olursa ona bütün eşya ve tabiat doğruyu ve hakikati gösterir. O geminin sahili selamete kavuşması da hayallerinin hakikat güneşiyle parlaması gerekir. Rafi Bey’in güzel bir hayale sahip olduğu için ona, şanslı olduğunu söyledim. Vatikan’a zorlamışlar ama İstanbul’a kısmet olmuş, güzel olmuş diyerek noktayı koydum. Acı bir hatıra fakat çıkarılacak ders önemli. Çocuklara verilen, ilk dini eğitim olan sıbyan eğitimi çok önemli. Biz, belki herhangi bir eğitim olarak görebiliyoruz veya bir şekilde öğrenir diye düşünüyoruz fakat aslında o kadar da kolay değil. Ciddi şekilde eğitim verilmezse eşya boşluk kabul etmediği gibi insana lazım olan bu manevi lezzetin yerini başka şeyler dolduruyor. # İnsan ve hayat 169 Mart ayı
·
57 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.