İslâm Birliğinin nasıl bir efsâne olduğunu apaçık isbatladı:
1911’de İtalyanlar, yirmidört saatlik ültimatomla hiçbir haklı sebeb olmaksızın bizim olan Trablusgarb'a saldırdılar, Meşihat Makamı (Şeyhülislâmlık) CİHAD’ın tüm şartlarıyla tecellî ettiğini ilân etti: İslâm dünyasından ne bir ses, ne bir nefes çıkmadı: Ne maddede, ne manâda... Çünkü o tarihte Osmanlı’nın yönetiminde olan Hicaz-Irak-Suriye-Filistin-Lübnan dışındaki İslâm Dünyası ya İngiliz, ya Rusya, ya Fransız idaresindeydi, vatanları da sömürge idi. Kaldı ki Mustafa Kemal, merkezi Şam’da olan Beşinci Orduda hizmet ettiği 1905-1907 arası bütün İslâm Dünyasını görmek, gerçeklerle yüzyüze gelmek imkânı bulmuştu. Bu halkın bir gaye etrafında kemendlenmesi hayâlin ta kendisiydi.
Dini-dili-ırkı-kanı başka olan ve asıl kalabalığını Rumların-Ermenilerin-Musevilerin teşkil ettiği unsurların merkezî devlet çevresinde birleşmeleri ise, daha tehlikeli hayâldi:
Bunlar, asker olmıyorlar, yâni Kan Vergisi vermiyorlar, Türk’e göre çoğalıyorlar, ülkenin ticaret-tarım-ekonomi alanlarında asıl sahibi olan bizlere göre çok ilerlemiş, refaha erişmiş, HASTA ADAM’ın son nefesini vermesini bekliyen emperyalist mihraklardan birisinin koruyuculuğunu temin etmiş durumda idiler. Neden Türk’ün çevresinde birleşeceklerdi?
Bütün bu gerçekler bir siyasî-fikrî hareket’in başlamasından önce ele alınması ŞART gerçeklerdi: aklın ve ilmin gösterdiği sonuca bağlanmadan mevcud düzenin karşısına çıkmak, kargaşa ve çöküntü doğururdu. Nitekim Mustafa Kemal, daha sonra Millî Mücadelede beraberinde olan arkadaşları, Ali Fuad, Kâzım Karabekir, Ali Fethi, Rauf Orbay, Dr. Tevfik Rüşdü ve kendileri gibi düşünenlerle, İttihad ve Terak- ki'nin İKİNCİ KONGRESİ’nde bu programla çıktılar ve her şeyden önce Ordunun siyasetten el çekmesini istediler. Bu şartlar içinde Mustafa Kemal ve beraberindekilerin İttihad ve Terakki’de aktif ve ön plânda yer almaları elbette söz konusu olamazdı. Nitekim olaylar onlara hak verdi ve Millî Devlet’i kurma himmetine, ağıra ödenmiş hayaller kapandıktan sonra başlıyabildiler.