Gönderi

Senaryo, aynı zamanda oyundur, mimiktir, sinematografik tekniktir, mizansendir ve de yönetmenliktir. Bir filmde senaryo yazarının sinema sanatının izlediği gelişme nedeniyle şimdiye dek birincil derecede önem taşımasına, yönetmenden hemen sonra gelmesine karşın bu önem hep göz ardı edilmiş, karanlıkta bırakılmıştır. Sanatlar birebir anlattıkları üzerinden yargılanıyorsa -zaten başka nasıl yargılanabilirler ki?- senaryo yazan film için elinden geleni yapsa bile sonradan kendini ifade edebildiği avuntusuna asla sahip olamayacak olan bir sanatçıdır. Bu nedenle yaratıcılık konusunda çektiği sancılarıyla beraber, bir buluş, yaratış, teknik, psikolojik, edebi farkındalık tedarikçisinden başka bir şey sayılmaz; sonradan bu malzemeyi dehasıyla kullanmak ve kendini ifade etmek yönetmenin işidir. Bu yüzden senaryo yazarı daima gölgede kalan kişidir; başkalarının başarısı için kanını feda eder ve filmin başarısının üçte ikisi ona ait olsa bile yönetmenin, aktörlerin ve yapımcı­nın adının yazdığı afişte kendi adını asla göremeyecektir. O, genellikle görüldüğü üzere, geride kalan mesleğinde bir deha sergilese ve çok iyi para kazansa bile asla şu sözleri söyleyemez: "Bu filmi ben yaptım ... Bu filmde kendimi şöyle ifade ettim ... Bu film ben demektir."
Sayfa 33 - Merkez kitaplarKitabı okudu
·
1 plus 1
·
175 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.