Sevdiģimiz ya da sevmediğimiz bir insanın
önce sesini, sonra yüzünü, en son da kokusunu
unuturuz. Zaten doğduğumuzda da güvende
olduğumuzu annemizin kokusunu alarak
hissetmez miyiz? Patrick Süskind romana
başlarken Annesinin doğurur doğurmaz kendi
kokusunu almasına fırsat vermeden balık
tezgahının altına attığı çocuğunda pis kokuyla
kendisini güvende hissetmesine yoruyorum
Grenouille`'lun insanların arasında kendisini
güvende hissetmemesini. Însanı uzun bir süre
etkisi altında bırakan koku romanı aslında
kendi benliğimizi sorgulatmaktanda kaçırmıyor.
Kendi kokusunu bilmeyen bir insan kendi
benliğini bilebilir mi?