Kitabı satın alırken, okumak için kapağını açarken bu kadar seveceğim aklımın ucundan dahi geçmemişti. Kitapta beni ilk çarpan kendine has kurgusu oldu. Ayrıca detaylı betimlemelerin olmamasına rağmen, her bir karakterin ve mekanın ruhlarının kitaba nüfus etmesi ve kendini hissettirişi benim açıdan kitabın en belirgin özelliğiydi. Kitapta, paranın esiri olmuş dört çalışanın, asansörde kapalı kalmaları ve kendilerine verilen bir dizi ipucundan yaralanarak asansörden canlı bir şekilde çıkmanın yolları arayan dört çalışanın nasıl bir yırtıcı hayvana dönüştüklerini anlatıyor. Daha doğrusu zaten yırtıcı bir hayvan olduklarını bu oyun sayesinde öğrenmiş oluyorlar. Yüzlerindeki maskeler tek tek düşmeye başlıyor Para uğruna gerçek benliklerine ihanet etmeye, ahlâki değerleri hiçe sayarak acımasız olup en yakın iş arkadaşlarının bile kuyusunu kazarak birbirlerini nasıl harcadıklarını anlatıyor. Filmlerde falan görmüşsününüz sizi olduğunuzdan değişik gösteren aynaları. Kimini olduğundan şişman gösterir, kimini kısa, kimini uzun. İşte yazar da, insanın masum görüntüsünün altında yatan şeytani varlığı ve göründükleri gibi olmayan varlıklara ayna tutmuş bir nevi. Bir kitapta okumuştum, "Bazı insanlar tıpkı Çernobil gibidir, zehirlerini sessizce yayarlar' diye. Kesinlikle katılıyorum. Bu kitap tam da bunu anlatıyor işte... Aslında para insanı değiştirir diyorlar ama ben o lafa katılmıyorum. Değiştirmez. Sadece insanın içinde var olan şeyleri ortaya çıkarır... Para ve mevki uğruna bir insanın ne kadar kötü olabileceğini anlatan bu kitabı herkese tavsiye ediyorum. Kitapta eleştirdiğim tek yeri, finali. Yazar bu bölümü biraz daha detaylı yazabilirdi. Olsun, yine de okumak bir hayli keyifliydi.

Firar OdasıMegan Goldin · Aprıl Yayıncılık · 202412 okunma

·

227 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Nuray Takaz Durmuş