Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

2 Tümü Bir Rüya ve Her şey Gerçek
Takvimler Kasım ayını göstermekte. Az uyumaktan değil, hiç uyuyamamaktan şikayetçi olduğum günler, karanlıktan dolayı bittiği yeri göremeyeceğiniz bir kuyuyu andıran gecelerden, kimi zaman kar tanelerinin havada gövde gösterisi yaptığı gri fakat aydınlık sabahlara dönüşüyor. Hızlı adımlar ile insanları geride bırakırken, tek başıma yürüdüğüm o anlardaki yalnızlığımın, aynı yatakta sevişen bir çiftin yalnızlığından pek büyük bir farkı olmadığı aklıma geliyor. Çevreme belli etmeme çabaları içerisinde, yüzüme yorgun bir gülümseme yayılıyor. Gözlerim, henüz yeni yeni açılmakta olan kafelerin ışıklandırmalarına çarpıyor. Nereden geldiğinden emin olamadığım güzel bir müziğin tınıları, tüm caddeyi sarmış. “Yaşam her zaman çok güzel,” diye mırıldanıyorum. Çok geçmeden iç sesimden cevap geliyor: “Keşke yaşamak da öyle olsaydı.” Okulda geçirmem gereken süreyi doldurmanın ardından, olabildiğince hızlı hareketler ile çantamı topluyor ve binadan ayrılmak üzere kapıya yöneliyorum. Kulağıma çevremdeki bağımsız gölgelerden iyi niyetli ancak geleceğin belirsizliğine zincirlenmiş bazı dilekler ulaşıyor: “Kendine iyi bak”, “yarın görüşmek üzere”... Kısa fakat kibar cevaplar vererek hem iç huzursuzluğumu denetimim altında tutuyor, hem de tercih etsem de etmesem de gereksinim duyduğum ilişkilerimi yitirmemiş oluyorum. Mekan değişiyor, oldukça işlek bir caddeye bakmakta olan sevimli odamdayım. Gündüz, hiç şaşmayan dünya düzeninin bir parçası olarak, geceye bir kez daha yenildi. İçeriye adımımı attığımda yaptığım ilk eylem, kıpkırmızı gözler ile bir süre ayna karşısında dikilmek oldu. Yorgunluk kelimesini kullanmayı hiçbir zaman sevmedim fakat bir süreliğine uzanıp, dinlenmeyi ve belki de uyumayı denemek sanırım benim için iyi olacak.
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.