Aleviler “devriye"ye inanırlar. Devriye inanışına göre yaşam, vücud-u mutlak’tan (mutlak varlık) kopan bir nur (ışık) ile başlamıştır. Bu büyük nur kendi heybeti ile genişlemiş, dağılmış ve toprak, hava, su, ateş ile temsil edilen dört kuvvete inmiştir. İnsan, babanın beline ve ananın rahmine düşmeden önce, dört kuvvetin kontrolünde önce cansızlar (hareketsizler), sonra bitkiler ve hayvanlar âleminden geçer. Cansız nesne, bitki ve hayvan bedenlerinden geçtikten sonra insan bedenine ulaşan insan canı (insan ruhu), İnsan-ı Kâmil (olgun insan) olun caya kadar dünyaya gelip gider. Olgunlaşan insan, geldiği kaynağa geri döner ve devriye tamamlanmış olur. İnsan devriyesini tamamlayıncaya kadar çok çeşitli bedenler alır, Alevi ta biri ile “bin bir donda baş gösterir.” Alevilikte her şeyin aslına rücû edeceğine inanılır. Bu, ilahi yasadır. “Devriye", gerçek varlıktan kopan ruhun, çeşitli aşamalar geçirip türlü bedenlerde dolaştıktan sonra olgunlaşıp kendi kaynağına dönme sürecidir. Yunus Emre bu ilahi çemberi şu dizelerle aktarıyor: Dünyaya çok gelip gittim Erenler eteğin tuttum Kudret nidasın işittim Kaynayıp ta coşa geldim Âşık oldum şu ay yüze Nisar oldum bal ağıza Nazar kıldım kara göze Siyah olup kaşa geldim Deniz kenarında ova Kuyuda işleyen kova İsa ağzındaki dua Olup ta ben işe geldim Ay oldum âleme doğdum Bulut oldum göğe ağdım Yağmur oldum yere yağdım Nur olup güneşe geldim Yolum sana oldu durak Sabahın söyleyenidir hak Yunus Emre dilinde Hakk Olup dile düşe geldim.
~Yunus Emre