Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
GÖSTERİŞ: KADINLAR, TARİH, FEMİNİZM / CAROL DYHOUSE İndirimde görüp, adı ve kapağı ilgimi çektiği için almıştım, uzun süredir okunmayı bekliyordu. Mart ayı gelince 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için okunacak en uygun kitaplardan biri diyerek okudum. Carol Dyhouse, sosyal tarihçi, Sussex Üniversitesi'nde tarih profesörüdür. Dyhouse çalışmalarını özellikle toplumsal cinsiyet alanında yoğunlaştıran önemli bir araştırmacılardandır. 2010 yılında yayınlanan 'Gösteriş: Kadınlar, Tarih, Feminizm' incelemeleri sonucunda yazdığı kitabıdır. Dyhouse'un araştırmaları, eğitim ve cinsiyet temalarıyla, 19. ve 20. yüzyıl Britanya'sında kadınların yaşam biçimlerine odaklanır. Dyhouse, dikkatini kadınlığın, kadın bedeninin kamusal alanda sergilenmesine çeviriyor. Kadın kimliğinin tarihsel gelişiminin incelerken, tüketim çağı kültürüne de odaklanıyor (ahhh bu tüketim çılgınlığı). Dyhouse çalışmaları sırasında; alışılagelmiş literatür araştırması dışında; dönemin moda dergilerini okuyor, Hollywood filmlerini izliyor, tekstil müzelerine gidiyor, popüler kişilerin hayat hikayelerini araştırıyor, parfüm isimlerindeki sembolleri anlamlandırıyor. Dyhouse okura kadını vurgulayan farklı bir tarih sunarken kışkırtıcı bir soruyu da gündeme getiriyor: “Gösteriş” kadınların ataerkil düzene sakince boyun eğmesi midir, yoksa tam tersine bu düzeni kendi silahıyla vurarak erkek egemen sisteme bir meydan okuması mıdır? Öncelikle kitabın adı ile başlayalım, giriş bölümünde de bu konudan bahsedilmekte. 'Gösteriş' kelimesi "glamour" kavramının karşılığı olarak kullanılıyor. Tarihsel süreçte bu kavramın karşılığı da değişmekte, kayma gösteren bir kavram. İlk kullanıldığı 19. yüzyılda büyücülüğe ya da sihirli cazibeye karşılık geliyormuş. 1930'lar - 1950'ler arasında ise Hollywood ile ilişkilendirilerek "Kadınsı sofistike bir cazibe türü" olarak kullanılıyor. 2. Dünya Savaşı sonrasında ise hırpaniliği, soft pornoyu ifade ediyor. 1950 - 1960'larda ise orta yaş katmanını ve "kapatma kadını" ima ediyor. 1980'lere gelindiğindeyse materyalistlik ve küstahlıkla muhteşem bir dönüş yapıyor, Hollywood ise hala referans noktası. Aslında kitabın odağı oldukça geniş; bu yüzden tam bir kronolojik sıralama yok. O sebeple benim yazımda da atlamalar/ geri dönüşler olabilir. Sadece kadının toplumdaki imajı değil, beraberinde sinema, dergi, reklam afişleri, her tür moda, giyim, aksesuar, saç, kozmetik, mücevher, parfüm gibi objelerin değişimi, markaların kuruluşları, piyasadaki rekabet, dönem idolleri gibi pek çok alt başlık var. Esguire, Cosmopolitan, Vogue, Harper's Bazaar, Playboy, Vanity Fair gibi birçok ünlü (bir dönem çoğunu takip ediyordum sonra bıraktım; benim modaya değil modanın bana uyması gerektiğine karar verdim:)) ) dergini kuruluşu, yayın politikaları, reklamları, toplumdaki etkileri de işlenmiş. Hollywood'un etkisiyle 1920'lerde kürk modası öne çıkmaya başlıyor. Sadece manto, kaban olarak değil, etol, manşon, şapka, çanta gibi birçok yerde kürk kullanılıyor. Hatta sabahlıkların kenarına dahi kürk biyeler dikiliyor. Bu da kürk arayışını çoğaltarak neredeyse her hayvanın ( köstebek, sincap, tavşan, porsuk, sansar, kokarca, kurt, maymun, kunduz, rakun, hamster, ev kedisi vb.) kürkü için katledilmesine sebep oluyor. Sadece kürk değil bu aksesuarlarda aynı zamanda kuş tüyleri (balıkçıl, devekuşu, marabut kuşu vb.), minik kafalar (kedi yavrusu, maymun vb. kafatası), pençeler, tırnaklar, kuyruklar da kullanılıyor. ( hayvanlar alemi için tam bir vahşet, soykırım dönemi) Kürk edinme çılgınlığı öyle bir aşamaya geliyor ki 1950'lerde yarışmalarda kürk hediye ediliyor, taksitli kürk satışları başlıyor ve 18 giysi kuponu artı 9 pound 18 şiline kürk veriliyor. Aslında bu da kürkün gösteriş ve statü sembolü olmasını baltalıyor. Hollywood yönlendirmesiyle 1900'lerin başlarında makyaj ve kozmetik ürünler günlük hayata giriyor, sıradan kadınlar aktristlere benzemeye özendiriliyor. Bu da birçok markanın sektöre girmesine yol açıyor; Helena Rubinstein ( 1908 Londra), Elizabeth Arden ( 1910 Amerika), Coco Chanel (1910 Paris), Christian Dior ( 1919 Paris) Laura Ashley ( 1953 Londra) vb. Kısaca bu markaların kuruluşları, sundukları ürünler, yaptıkları reklamlar, satış politikaları ve rekabetlerinden bahsediliyor. Bu bölümleri okurken en üzüldüğüm yer H. Rubinstein ve E. Arden rekabeti. Erkeklerin hakim olduğu piyasada yer edinmeye çalışırken iki kadının acımasızca birbirine rakip olması üzücü. Sadece kozmetik ürünlerin tarihçesi değil parfümlerin ( şişe dizaynları da) de gelişmesi, moda ile birlikte farklılaşan kokular (lavantadan farklı çiçek ve egzantrik kokulara geçiş) ve markaların geçtiği aşamalardan da bahsediliyor. 1920'lerde başlayan 'slinky' (vücuda oturan, daracık) modası kadınları zorluyordu. 1930'larda hatlarını korumak için çoğunluk diyet, egzersiz yapıyor, özenle biçilmiş giysiler (topuklu ayakkabılar, iki yanı koyu renk elbiseler vb.) seçiyorlardı. Diyet uzmanları, masözler ve Pathe'deki Gaylord Hauser ve Madam Sylvia gibi "kültür fizikçi"ler aktristlere tavsiyeler veriyorlardı. Salonlar düzgün görünüm arzusunu nakde çevirme işine koyuldular. ( Ama fayda etmedi herhalde 100 senede başta Amerika olmak üzere tüm dünyada obezite arttı. Tabii çare olarak üretilen tüketim odaklı çözüm ürünleri de arttı. Bunlar da bedenimizden önce cüzdanımızı zayıflatıyor) Yaratılan/ istenilen bu algı dünyasının özenilecek idolleri de olmalıydı. Bunlara birkaç örnek: 1920'ler; Clara Bow, Gloria Swanson, Joan Crawford... 1930'lar; Greta Garbo, Marlene Dietrich, Carole Lombart, Jean Harlow, Mea West, Bette Davis, Ginger Rogers, Katharina Hepburn... 1940'lar; Judy Garland, Zsa Zsa Gabor, Rita Hayworth, Ava Gardner... 1950'ler; Grace Kelly, Audrey Hepburn, Barbara Goalen, Joan Collins... 1960'lar; Marilyn Monroe, Brigitte Bardot, Audrey Hepburn, Sophia Loren, Claudia Cardinale, Gina Lollobriigida, Twigy... 1970'ler: "Bir İçim Su Cosmopolitan Kızları", Mia Farrow... 1980'ler; Joan Collins (Dynatsy dizisindeki tarzı), Jane Fonda ( egzersiz öncüsü)... 1990'lar: Cindy Crawford, Kate Moss, Naomi Campbell, Jenifer Lopez, Beyonce... 20. yüzyıl sonlarında iki büyük ikon; Galler Prensesi Dşana ve Amerikalı pop şarkıcısı Madonna... Uzun bir dönemi çok yönlü inceleyen özellikle de Hollywood etkisinden bahseden bu araştırmaların içinde elbette magazinel bilgilerde var. Hadi birazda dedikodu bölümüne bakalım: ️ Marlene Dietrich 1944'te Kısmet filmi için bacaklarını altın boyayla boyamıştı. ️ Dietrich, efsanevi elmas koleksiyonuyla meşhurdu ki buna "küçük bir avokado boyunda" kabaşon kesim bir zümrüt de dahildi. ️ Cecil B. DeMille'nin Samson ve Delilah'da (1949) Hedy Lamarr'ın kostümü için kendi çiftliğindeki tavus kuşlarının tüylerini topladığı söyleniyordu. ️ Gloria Swanson, leopar postuyla döşenmiş Lancia kullanıyordu. ️ West uzun boy için platform topuklu ayakkabı giyiyor ve hem kıvrımlarını vurgulamak hem de daha ince izlenimi yaratabilmek için iki yanı koyu renkli elbiseler giyiyordu. ️ Dietrich ise söylentiye göre Jean Louis'in bazı ten rengi ipek elbiselerini üstünde diktiriyordu. ️ Dietrich'in yanaklarını çukurlaştırmak için yirmi yaş dişleri alınmıştı ve söylenene göre 1960'ların başlarında iki defa, daha sonra da bir defa tam yüz gerdirme ameliyatı olmuştu. ️ Craeford'un ağzı kozmetikle sürekli yeniden şekillendirildi, kaşlarının da kalem ve epilasyonla şekillendirildiği gibi. ️ Dietrich kariyerinin ilk yıllarında kendi makyajını kendi tasarlarken göz kalemi olarak yanıl kibritin tencere üzerinde bıraktığı isi kullanırdı. ️ Garbo'ya her gün onlarca yabancı tarafından kocaman orkide kutularının gönderildiği söyleniyordu. Bir akademisyen tarafından araştırma / inceleme sonucu yazılmış olsa da rapor, ders kitabı niteliğinde değil. Bazı yerde konular dağılmış, geniş bir araştırma tabanına yayıldığı için tam bir kronolojik akış da yok. Akademik kavramlar, teknik terimler de yok bu yüzden rahatlıkla okunuyor. Bazı bölümler roman tadında olmasa da magazin lezzetinde. Merakla, keyifle okunuyor.
Gösteriş
GösterişCarol Dyhouse · Can Yayınları · 201558 okunma
·
57 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.