Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atatürk din düşmanı değildi. Bizzat kendisi son derece dindar bir annenin çocuğuydu. Karşı olduğu şey, dogmatik, yani kontrol edilmesi mümkün olmayan düşüncelerle bir toplumun yaşamına yön verilmesiydi. Onun için kendi dönemindeki komünizm, nazizm, faşizm gibi rejimleri hiçbir zaman onaylamamıştır. Attila İlhan, 28 Mart 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısında Atatürk'ün genel sekreteri Hasan Rıza Soyak'tan aşağıdakileri nakletmiştir: "[...] Recep Peker Avrupa'da, bilhassa İtalya ve Almanya'da; o zaman epeyce dedikodulara sebep olan, uzun ve masraflı bir tetkik seyahati yapmıştı; dönüşünde, yakında toplanacak olan 'parti kurultayı'na -ki bu Atatürk'ün hayatında toplanan son kurultaydır- arz edilmek üzere, yeni nizamnâme ile çok uzun, çok teferruatlı bir program hazırlamıştı. Bunlar, partinin genel başkanvekili -fiilî başkan ve başbakan- İsmet İnönü tarafından da kabul ve imza edilerek partinin genel başkanı Atatürk'e takdim edilmek üzere, bana tevdi olunmuştu [...] [...] bir akşamüstü elime geçen bu evrakı, acele ile, biraz karıştırdıktan sonra, Atatürk'e götürdüm; kısaca neye dair ol- duklarını, bana bizzat başbakan tarafından verildiğini arz ettim; misafirleriyle beraber, sofraya oturmak üzereydi: '- [...] kütüphanede masamın üstüne bırak sonra okurum' buyurdu, emrini yerine getirerek köşkten ayrıldım... [...] ertesi sabah (...) derhal giyinip köşke gittim, yatak oda sında idi; banyodan yeni çıkmış, sırtında bornoz, günlük gazete leri gözden geçiriyordu; üzerinde, ilk bakışta sezilen, bir sinirlilik håli vardı; beni görünce azarlar gibi sordu: *. [...] bu zorbalar kimlerdir, onları kim seçecektir? Şaşırmıştım, kekeledim: "[... hangi zorbalar Paşam?', daha sert ve yüksek sesle, - Efendim sen, dün akşam üstü bana getirdiğin kağıtları okumadın mı?? . [...] biraz okumuştum Paşam!" '[...] hah işte orada bahsedilen, bütün kuvvetleri nefsinde toplayıp tek partiyi, tabii dolayısıyla devleti ve memleketi kendi başlarına idare edecek olan 'Yüksek Meclis' ázásını [...] diyorum; onları kim seçecek? Bu zorbalar heyeti, kuvvet ve selahiyetlerini kimden ve nasıl alacak? Hayret! Hayret-i uzmá! Bu ne sakat dü- şüncedir, bu nasıl zihniyettir; görülüyor ki, varmak istediğimiz hedef, henüz en yakın arkadaşlar tarafından bile, zerre kadar anlaşılmış değildir[...]'" Burada Atatürk çok açık olarak varmak istediği hedefin kendi iradesiyle kendini yönetecekleri seçebilecek kadar bilimsel düşünebilen, dogmaların esiri olmayan bir millet yaratmak olduğunu ancak bunu en yakın arkadaşlarının bile anlayamadığını söylüyor. Zaten Türkiye'nin trajedisi onun ölümünden sonra ülkenin yönetiminin onun hedeflerini bir türlü anlayamamış olanların eline geçmesi olmuştur. Onu en iyi anlayan Hasan Ali Yücel bile sonunda onu anlayamayanlar tarafından Milli Eğitim Bakanlığı'ndan alınmış yerine Atatürk'ün hayallerinin tam tersini yapacak olanlar iktidara getirilmiştir.
Sayfa 49 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.