Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

910 syf.
·
Puan vermedi
Gerçek cesaret her zaman ihtiyat ile el ele yürür.
1547 yılında soylu ama yoksul bir ailenin oğlu olarak doğan Miguel de Cervantes Saavedra, Madrid yakınlarında Alcala de Henares kasabasında doğdu. Küçük yaşta yoksulluk, borç ve borç yüzünden hapse atılma gibi yaşam gerçekleriyle yüz yüze geldi. Asker oldu, Osmanlı ve Haçlı Donanmaları arasında yapılan Lepanto (İnebahtı) savaşında göğsüne iki kurşun yemiş ve bir gülle yüzünden sol elini kaybetmişti. Cervantes bu büyük savaşın ardından, 1575 yılında Akdeniz’de yine bir İspanyol gemisi ile seyahat esnasında, Türk korsanlar tarafından esir alınmış ve Cezayir’de köle olarak satılmıştır. Yaklaşık 5 yıl boyunca yazar, köle olarak geçirdiği Cezayir topraklarında Türk ve İslam kültürlerini yakından tanımış ve bunun yanı sıra Türkçe’yi de öğrenmiştir. İstanbul’a gönderilmek üzere olduğu sıralar, ailesi kilisenin de desteği ile toplanan fidyeyi göndermiş̧ ve Miguel Cervantes özgürlüğüne kavuşmuştur. B. Moran’ın da üzerinde durduğu haliyle yazar, eser ve okur dışında edebiyatta rol oynayan önemli unsurlardan biri de toplumsal dünyadır. Edebiyatı sadece olay, duygu ve düşüncelerin zarif, incelikli ve etkili bir şekilde ifade edildiği bir alan olarak görmemek ve onun içinde neşet ettiği sosyo-kültürel ortama ait bir ürün olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Nihayetinde edebiyatın oluştuğu, geliştiği ve anlatıldığı ortam toplumdur. Sosyoloji gibi edebiyat da temelde insanın toplumsal dünyası, ona uyumu, çatışması ya da onu değiştirme arzusu ile ilgilidir. Eserin yayınlandığı 1600’lü yıllar orta çağ zamanlarıydı. Reform hareketleri sonuç vermiş ve sanat, bilim, politika ve inançlarda etkisini gösteren yeni bir dönem olarak Rönesans Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hemen hemen aynı anda zamanlarda yaşanmaya başlamıştı. Edebiyat da bu değişimden kendine pay çıkarmış ve o döneme kadar sadece Latince basılan kitaplar, yazarların kendi özgün dillerinde yazılmaya başlanmıştı. Geleneksel kültürde bir amaç değişikliği yaşanmaya başlamıştı. Petrarca, Francis Bacon, Shakespeare, Dante bu dönemde mitolojik, sembolik, politik, psikolojik çalışmalarla dikkatleri insana ve toplum yaşamına çektiler. Cervantes de bu akımın içerisinde yer aldı. Modern Batı edebiyatının kurucu eserleri olarak ilk modern roman sıfatıyla anılır. Roman kavramının ilk örneği sayılan Don Kişot’u Cervantes, hakikatte öyle olmadığı halde, ünlü kişilere atfedilerek, süslü sözlerle doldurulmuş olan ve böylece yazarının aslında okura karşı sahtekarlık yapmış olduğu dönemin şövalye romanlarıyla alay etmek için yazmaya koyulmuştu. 17. yy’da artık Avrupa’da feodalizm çöküp ticari kapitalizm gelişirken İspanya feodalizmin son kalesi konumuyla Avrupa’ya ters düşüyordu. Bu terslikle Cervantes, Don Kişot ve uşağı Sanço Panza karakterlerlerinin zıtlığı aracılığı ile alay ediyordu. Bugün edebiyat otoritelerince esere damgalanan ilk modernist roman niteliği ise bildiğimiz modernizm düşüncesinden ziyade üstlendiği misyondan kaynaklanıyor. Bu romanın daha önce yazılmış bir benzeri yok. Bütünüyle özgün, yeni bir yazma biçimi. Modernlik; yenilik demek olduğu için, Don Kişot da tamamen yeni olduğu için ilk modern roman olarak kabul ediliyor. William Shakespeare, Cervantes’in Don Kişot adlı eserindeki Cardenio’nun öyküsünden esinlenerek yazdığı oyunlarından biri olan, Cardenio tragedyası için eseri kaynak malzeme olarak kullanmıştır. “Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun, sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin ağır, demir kabuğunun içinde ve Dülsinya bir kat daha güzelleşecek…” Şiir Nazım Hikmet tarafından Don Kişot için yazılmıştır. KONUSU Kitabın kısa hikâyesi şöyle; Şövalyelik kitapları okuyan ve kahramanların hayatlarından etkilenen yoksul soylu “Quixote”, onlar gibi mutsuz insanlara yardım etmek, adaleti kurmak ve insanlığın baştan çıkmasını önlemek için gezgin şövalye olmaya karar verir. Böylece mağdurların, mazlumların, masumların safında yer alarak adil ve asil bir şövalye olduğunu düşünen Don Kişot eski bir zırh kuşanır ve cılız atı Rosinante’ye binerek, bir takım vaatlerle yaveri olarak yanına aldığı Sanço Panza ile onur ve zafer için macera peşinde koşar. Sanço Panza gününün adamıdır: Maddiyatçı, kendi haklarını gözeten, mantıklı ama biraz saf. Don Kişot ise zıt özelliklerle bezenmiştir: Amaçlarından ödün vermeyen, adaletin peşinde ama hayalci. Don Kişot geçmişin şiirsel diliyle, Sanço Panza ise günün tekerlemeleri ve yerel bir dille konuşur. Şövalye ve yaveri, yaşadıkları maceralar boyunca giderek birbirlerine yaklaşır, her biri diğerinin bazı özelliklerini de benimsemeye başlar. Don Kişot, Sancho gibi halk ağzı ile konuşmaya başlar, Sancho saraylı diline özenir. Sancho, parayı pulu şan için tepip, düşler ülkesinde yaşamayı özler, Don Kişot ise gerçekleri fark etmiştir artık. Bütün bu simgesel motifler arasında, fantezilerinden uyanan Don Kişot’un ölümü de bir simge, gerçek dünyanın tahammül edilecek bir yer olmadığının işaretidir ALINTILAR -Ama eninde sonunda, onun fesat ilmi benim kılıcımın iyiliği karşısında yenik düşecektir. -Zamanın silmediği anı, ölümün dindirmediği acı yoktur. -Ben hiçbir ölünün mezara bir dünya malı götürdüğünü işitmedim. -Böyle olur bizim memlekette bazen, günahsızlar öder günahkârların cezasını. -İçim, makul bir saatte uyuyabilecek kadar huzura kavuşmadı henüz. -Hemen akıl vermeye kalkar verecek aklı olmayan. -Hayat ölümle var oluyor. -İnsanoğlunun düştüğü hatalardan biri de budur zaten. Başkalarını eleştirmekten kendisini tanıyacak zaman bulamaz...
Don Quijote (2 Cilt Takım)
Don Quijote (2 Cilt Takım)Miguel de Cervantes · Yapı Kredi Yayınları · 202222,8bin okunma
·
129 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.