Mezopotamyalıların en önemli icadı, gerçek anlamında kemerdi. Birçok ilkel halk gibi, kemeri, alttakinden biraz daha ileriye çıkan üst üste konmuş yatay katmanlar halinde ve bir "sahte kemer" oluşturacak şekilde yapmalarına rağmen, çoğunlukla, merkezden çevreye yayılan eğri duvarlar halinde inşa ettiler. Birbirine bu şekilde bağlanmış bazı beşik kemerler, Sümer döneminden günümüze kalmıştır (Ur'daki bir kral mezarı gibi). Asur alçakkabartmalarından, yan-çember ya da elips şeklinde kubbeler yapıldığı anlaşılmaktadır; ama bu tür hiçbir kubbe bugüne ulaşmadığı için, merkezden çevreye eğik olarak açılan yapıların gerçekleştirilmiş olup olmadığını bilmiyoruz.
Kemer, tepedeki ağırlığın etkisini kaldıracak desteklerin yapılmasını gerekli kılmadan bir mekanın üstünün kapatılmasını sağlar; ama öte yandan, dayandığı bölümler üzerinde yatay bir basınç yapar ve dolayısıyla sağlam destekler konulmasını gerektirir.
Sümerler bu basıncı, çok kalın tuğla duvarlar kullanarak dengelemeye çalışmışlardı. Dılz çatı sisteminin ağırlık ve kitle ile sağladığı dengeye karşılık, kemer sistemi, yapıyı organizma haline getiren bir karşıt güçler sistemi getirmiştir. Bu ilkeyi nihai sonuçlarına ulaştırmamış da olsalar, Mezopotamyalılar, onu yaratmanın üstünlüğünü elde etmişlerdir.