Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

528 syf.
8/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
İs serisindeki en sevdiğim kitap buydu. Baya zevk aldım, o Korhan'ın kuyruğunu tuta tuta peşimizde dolanması, önüne geleni kıskanıp tüylerini kabartması filan o kadar zevkliydi ki, of bak, anlattıkça keyifleniyorum. Yüzümde bir gülümseme beliriyor. Nurşan'ı da asla seni kandırdı hala nasıl ona karşı böyle hissediyorsun diye suçlamadım. Çünkü maalesef aşık ve bütün o hisler öyle güzel yazılmış ki, ağzımdan kötü bir söz bile çıkamadı. Ta ki gerçekler ortaya çıkana kadar, birden ne olduğunu anlamadığım biçimde tüm sebepleri kendine bağlayıp Nurşan kendini suçlamaya başladı. 'Onun beni affetmemesi gerekiyor' olayına dönüp kendini suçlamaya başladığı an, gözlerimin önü kararmaya başlayarak bana bir inme geldi. Tamam, Korhan'ın yaşadıkları çok kötü, gerçek anlamda çok kötü. O kadar kötü ki hak veriyorum. İnsan bazen içindeki o duyguyu hafifletmek için intikam almak isteyebilir ve Korhan, pok gibi şeyler yaşadığı için buna tutunmuş ve Altan'ın tek kızı olarak bizi hedeflemiş. Ama benim anlamadığım şey, Nurşan'ın neden kendini 200 sayfa boyunca suçladığıydı. 'Onun çocuğusun' diye suçlu bir konuma itilemezsin ki; senin olanlardan haberin dahi yoktu. Tamam, Korhan senden bazı haklı sebeplerden, 'kendince haklı sebeplerinden' dolayı suçsuz da olsan, içindeki fırtınayı atmak istemiştir. Ama sen, niye kendini bitiriyorsun? Bencillik olarak gelebilir, ama babamın yaptığı hiçbir şeyin sorumluluğunu almazdım, almak zorunda da değilim. Babam yapmış, bitmiş tamam. Üzülürüm, çok üzülürüm. Hatta o kişinin yüzüne bakmaktan da aşırı derecede utanırım. Ama babam yaptı diye 'Ah, ben onun kanındanım, ben çok kötüyüm. Nasıl Korhan yüzüme bakabiliyor, beni affetme Korhan, lanet olsun ben.' triplerine girmem. Hun zaten cevabını yapıştırmıştı. Hiçbir şeyin onun suçu olmadığını filan düzgün bir şekilde anlatırken bu bizim süper duygusal Nurşanımız Huncuğumu gamsızlıkla suçladı. Ah Hun, benim güzel sanatçı herifim, orkestra şefim, piyanocum benim ya. Piyanon olayım, parmaklarını değdir yüzeyimde. Yemin ederim üşenmesem on sayfa Hun hakkında yazı yazabilirim. Keşke bu Korhan'ı bir şekilde atlatabilsek de daha sağlıklı bir ilişki yapsak. Sağlıklı ilişki de Huncuğum tabii ki. Kafamı vura vura 'Hun Hun' diye ağıt yakıyordum kitabın son sayfasına kadar. Hatta bir fotoğrafta onun için istiyorum niye yok diye iki göz yaşı akıttım. İkinci sinirlendiğim konu da annesini bu sebepten hemen temize çekmesi oldu. Yani, bu babamızın yıkılan fuhuş imparatorluğu yüzünden herkesi birer birer temiz sayfaya çekip kendimizi suçladık ya, asla unutamam. Hatırladıkça bu olaya köpüreceğim. Hadi tamam Korhan'ı geçtim, yaptıklarını onu bunu unuttum diyelim. Biz anneyi neden affettik? 'Psikolojim çok bozuktu, öğrendiklerimden, gördüklerimden dolayı çok kötü bir haldeydim. Eğer seninle kalırsam, seni kötü etkilerdim. Bu sebepten seni en güvendiğim kişinin yanına bıraktım, annemin.' Bu sebep seni hiçbir şekilde haklı çıkarmaz. Herkesin kendine göre haklı yönleri var, eyvallah, sende haklısın ama bir çocuğu sen bir nevi terkettin. Zaten babası yok. Babamız bizi terketti diye düşünüyor ve bu düşünce yıllarca zihnimizden geçiyor v kalp kırıklığımız olarak kalıyor. Sen ortada yoksun, küçüklüğümüzden beri kendi başımıza yetmişiz. Kuzenimiz kıyas bizi istismar ederken, o çok güvendiğin annene bile söylemeyeceğimiz şeyleri yaşamış birisiyiz biz, ve bu gazino yüzünden annemizi temize çekip yanımdasın diyebiliyoruz. Korhan'ı affederim, ama o anneyi affetmem. Solucanların kulağımdan girip beynimin içini kemirmesi kadar imkansız bir olasılık bu. Asla, asla ama asla affedilmemesi gerekiyor.
Günebakan
GünebakanBinnur Nigiz · Dokuz Yayınları · 01,010 okunma
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.