Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"1935 yılında, Urfa Milletvekili Ali Saip Ursavaş tarafından, Atatürk'ün hayatına yönelik bir suikast girişiminde bulunulduğu iddiasıyla açılan davada, Cumhuriyet Savcı­sı Baha Arıkan o günleri şöyle anlatır: - Her mahkeme oturumundan sonra Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu beni alır, bilgi vermek üzere Atatürk'ün yanına götürürdü. Kendi şahsıyla ilgili bir hareket olduğu için bu görevi seve seve yapar, oturumu olduğu gibi anlatırdım. Hiçbir zaman, 'şöyle yapınız, böyle yapınız' diye bir emriyle karşılaşmadım. Bütün açıklamaları dinledikten sonra: - Meslek ve göreviniz neyi emrediyorsa onu yaparsınız! derdi. Davanın süregeldiği günlerde idi. Telefonda yaveri bana şu emri bildirdi: - Atatürk, sizi Karpiç'te bekliyor. Hemen Karpiç'e gittim. Büyük masanın etrafinda devrin ileri gelenleri yer almışlardı. Bana yer gösterdiler, oturdum. Orada bir fırtına kopacakmış gibi sessizlik vardı ve Atatürk'ün yüzünün anlatımı çok sertti. Bana şöyle seslendi: - Ali Saip davasının sonucu ne olacak? Ayağa kalktım: - Mahkemenin kararını beklemenin gerektiğini arz ettim. Daha henüz sözümü bitirmemiştim ki, Atatürk'ün gök gürültüsünü andıran sesi salonu çınlatıyordu: - Mahkemenin kararı ne demek, hakim ne demek, sen ne demeksin? Mahkemeyi de kapatırım, hakimleri de atarım, seni de atarım! Masanın etrafındakilerinin en az benim kadar heyecanlı olduklarını hissediyordum. Ama biliyordum ki, Atatürk'ün huzurunda ne pahasına olursa olsun doğru konuşulacaktır. Tekrar ayağa kalktım ve dedim ki: - Atatürk'üm, mahkemeyi de kapatırsınız, hakimleri de atarsınız, beni de atarsınız, ama tarihe adınız Mustafa Kemal diye geçmez! Güneşli bir gök parçası maviliği ile ışıldayan gözleri nemlenmişti ve içten gelen bir gülüşle: - Çocuk! Ben senden bunu bekliyordum, diyordu."
"Atatürk ve Çevresindekiler", Kemal Arıburnu, sayfa 36Kitabı okudu
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.