_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin.
_Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur.
_Sağlıksız bir zihinle ne yoga ne de Tantra işe yarayabilir. Başlamak için sağlıklı bir zihne, öncelikle de cinsel açıdan sağlıklı bir zihne ihtiyaç vardır. Bizim sözde hasta toplumumuzda ne yoga ne de Tantra bunu yapabilir. Çünkü yogayı seçtiğimiz zaman arzularımız faydasız hale geldiği için seçmeyiz onu. Hayır, onlar hala anlamlıdır. Kendi kendilerine dökülüp gitmemektedirler. Onları gitmeye zorlamamamız gerekmektedir. Yogayı seçersek onu bir baskılama tekniği olarak seçeriz. Tantrayı seçersek, bir kurnazlık, derin bir aldatmaca olarak seçeriz. Arzularımızı yaşamak için bir bahane olarak.
_Tantra sana zihnini değiştirmen için bilimsel teknikler önerir. Zihin bir kez değişince karakterin de değişir. Zihin incelikli maddeden başka bir şey değildir. Bir kez farklı bir zihne sahip olunca, farklı bir dünyaya da sahip olursun. Çünkü zihin aracılığıyla bakarsın. Gördüğün dünyayı belirli bir zihin aracılığıyla görürsün. Zihnini değiştir, o vakit farklı bir dünya göreceksin. Peki ya zihin yoksa? Tantra için nihai olan budur; Zihnin olmayan bir durum yaratmak. Dünyaya bir aracı olmadan bak. Oynarken zihninin tüm kapıları aralanır. Ciddi olduğunda zihninin kapıları sımsıkı kapalıdır.
_Aşkı bilmek için aşık olunmalıdır sözü tehlikelidir, çünkü aynı kalmayacaksındır. Deneyim seni değiştirecektir. Yeniden doğum denilen şey budur: iki kere doğmak.
_Sorular doğduğu zaman, içinde soruldukları zihin durumuna göre farklılaşabilirler. Kendini doğrudan değil, başkalarının gözlerinden tanıyorsun. Ayna aracılığıyla tanıyorsun. Kendimizi yalnızca başkaları aracılığıyla tanıyoruz. Halbuki başkaları ancak dışsal biçimi bilebilir.
_Çocuklar bilir, aşıklar bilir, bazen şairler ve deliler bilir. Bizler dünyayı harikalarla dolu olarak bilmeyiz. Her şey tekrarlardan ibarettir. Harikalar yoktur, şiir yoktur, yalnızca dünya vardır. İçinde bir şarkı yaratmaz, içinde bir dans yaratmaz, içinde bir şiiri doğurmaz. Tüm evren mekanik görünür. Çocuklar ona şaşkınlık dolu gözlerle bakar oysa. Gözler şaşkınlık doluyken evren de harikalarla doludur. Aşık olduğunda, bir kez daha çocuk gibi olursun.
_“Farkındalık” ile “dikkat” arasında bir fark vardır. Bir şeye dikkat ettiğin zaman bu dışlayıcıdır. Dikkatini başka her yerden uzaklaştırmak gerekir. Farkındalık çok farklı bir şeydir; dışlayıcı değildir. Dikkat etmek değildir, ilgili olmaktır; bilincinde olmaktır. Dahil ederek. Farkındayken bilinçlisindir.
_Tanık ol, yargıç değil.
_Aslolan gerçektir ve yorum gerçek dışıdır. Gerçek, basit gerçektir. Çıplak gerçek basit gerçektir. Ne ahlâklı, ne ahlâksızdır. Ne saf, ne kirlidir. Dünyada ne yaparsan yap, kendine de yapmışsındır. Bir adama ‘aziz’ dersen bir günahkâr yaratmış olursun. Çünkü günahlar olmadan aziz var olamaz. İyi, kötüye bağımlıdır. Erdem günaha bağımlıdır ve azizlerin günahkârlar olmadan var olmaları imkânsızdır. Erdem kavramı olmadığında günah da olmaz.
******
_UYANMAK_
_Bütün teknikler uyanıklığı arttırmak içindir. Sen zaten olmayı özlediğin kişisin.
_Uykulu zihin durumu dünya; uyanık zihin durumu Nirvana’dır. Uykudayken göründüğün gibi olursun. Uyanıkken olduğun gibisin.
_Bir Buda kahkaha atar. O noktaya ulaşan herkes kahkaha atar, çünkü her şey saçma gözükür. Sen aslında hiç kaybetmediğin bir şey arıyordun. Erişenler hep çok basit olduğunu söylerler. Ama erişmemiş olanlar en zahmetli, en zor şey olduğunu söylerler. Aslında yalnızca zor değil, imkânsızdır.
_Düşünce bir engeldir. Bu yüzden düşünce, bir şekilde kaybolursa o şey olur. Düşünce kaybolmalıdır, ancak o zaman uyanıklık olur. Meditasyonu, ‘düşüncesiz bilinç’ olarak tanımlıyorum.
_Korku geldiğinde, tam korkunun geldiğini hissettiğinde farkına var. O zaman korku kaybolacaktır. Uyanıklık ile korku birlikte var olamaz. Uyanık ol, o zaman onunla özdeşleşmezsin. Açlık hissediyorsan, açlığın varlığı konusunda uyanık ol. Ona bak, onunla karşılaş, yüzleş. Ne olacak? Ne kadar çok uyanık olursan, açlık o kadar uzakta hissedilecek. Oruç tutarsan o zaman iki, üç gün sahte açlık hissedersin. Ancak üçüncü ya da dördüncü günden sonra gerçek açlık hissedersin. Bedenin talep eder, zihnin değil. Zihin talep ettiğinde bu sahtedir. Beden talep ettiğinde bu gerçektir. Ve gerçek olduğunda sen uyanıkken bedeninden tamamen farklı olursun. Açlık bedensel bir olgudur. Bir kez o açlığın senden farklı olduğunu ve senin ona tanık olduğunu hissetmeyi başarınca, bedeni aşmış olursun.
_Kabullenmek aracılığıyla korku kaybolur; inkâr aracılığı ile artar. Hakiki benliğini kabullen, o zaman dönüşürsün. Tantra’nın en gizli anahtarı kabullenme; eksiksiz kabullenmedir. Bütün olmak, kutsal olmaktır. Parçalı olmak, hastalıklı olmaktır. Kabullenirsen korku kaybolmaya başlar. Reddedersen, direnirsen, savaşırsan korkuya enerji verirsin.
******
_3. GÖZ_
_Gözlerini kapa. Sonra iki gözünü iki kaşın arasına odakla ve noktayı hisset. Noktaya yaklaştığında aniden gözlerin sabitlenir. Onları hareket ettirmek güç olduğunda doğru noktayı yakaladığını anlarsın. Düşüncelerinin geçidine tanık olacaksın. Tıpkı bir sinema ekranı gibidir: Düşünceler geçip durmaktadır ve sen tanıksındır. Tanık olmayı başarabiliyorsan üçüncü göze odaklanmışsındır. Üçüncü göze odaklandığın zaman aniden nefesin özünü gözleyebilirsin. Nefesi değil, nefesin özünü, pranayı. Ve nefesin özünü, pranayı gözleyebiliyorsan, sıçrayışın, aşmanın olduğu noktadasın. Dikkatin üçüncü gözdeyse sırf hayalgücü bile olguyu yaratmaya yeterlidir. Gücün olduğu yerde tehlike de vardır ve zihin saf değilse bir güç elde ettiğin zaman saf olmayan düşünceler hemen o göze hâkim olur. Hayalgücü gerçektir. Senin merkezin üçüncü göz olursa sen ne düşlersen düşle, o da gerçek olur.
_Çeperde çalışmaya devam et, durma. Ama merkezde de ilgilyle çalışmaya devam et. Ne olacak? Eylemin rol olacak, bir oyunda oynar gibi. Herkes bir yaşam olduğunu sanır. Oysa yaşam dedikleri sadece rollerden oluşmaktadır. Sana toplum, koşullar, kültür, gelenekler, ülke, durum tarafından verilen roller.
******
_KARIŞIK_
_Yaşam dedikleri sadece rollerden oluşmaktadır. Sana toplum, koşullar, kültür, gelenekler, ülke, durum tarafından verilen roller. Hindu, Müslüman ya da Hristiyan maskesinin arkasındaki “gerçek insan” aynıdır. Yalnızca sözler ya da giysiler değişir. Tantra senin giysinlerinle ilgilenmez, Tantra seninle ilgilenir.
_Dil bir oyundur. Onun ne olduğunu söyleyemeyiz, ancak ne olmadığını söyleyebiliriz. Sözcükler insanidir. Sesler doğaldır, sessizlik kozmiktir. Sessiz kal, etiketleme, kınama, haklı çıkarma. Dünya hakkında sessiz kalabilirsen yavaş yavaş bu sessizlik içe işler ve dışsal olarak bölünme yoksa içsel bilinçteki bölünme de yok olur. Bir şeye karşı çıkarak bir yere gelmeye çalışan biri asla huzur bulamaz. Sen ikisi birdensin. O zaman kazanan kim olacak?
_Arama! aksi halde kaçırırsın. Aramayı bırak ve bul. Lao Tzu
_Tüm hedefler dünyevidir çünkü arayış dünyadır. Aradığın anda aradığın şey dünyevi olur. Arzulama dünyadır. Bu yüzden nirvanayı arzulayamazsın. Arzusuzluğu arzulayamazsın. Şu anda olmayı bir hedef haline getirirsen o zaman hedef geleceğe kaymıştır. Nasıl şu anda olunacağını soruyorsan, yine gelecek hakkında soru sormaktasındır. Senin burada ve şu anda olman gerçektir, özgürlüktür, nirvanadır. Zihin bir arzulama mekanizmasıdır. Zihin daima arzu içindedir. Zihin şu anla hiç ilgilenmez. Gerçek şu andadır. Ve zihin hep gelecekte ya da geçmiştedir. Bu yüzden zihin ile gerçek bir araya gelemez.
_Yaşanıp deneyim olmadığı sürece hiçbir bilgi bilgi değildir. Biz bilgiyle hiç ilgilenmiyoruz. Biz gerçek deneyimlerle ilgileniyoruz.
_Geçen zaman değil. Zaman, aynı kalıyor. Tersine biz geçiyoruz. Saf zaman aynı kalır, biz geçer gideriz. Eckhart
_Kendi ismini dene. Derin bir endişe hissettiğinde kendine seslen.
_Her gün teknik değiştirme. Çünkü her teknikte bir derinleşmeye ihtiyaç duyulur.
_Bir düş, bir başka düş ile yok edilemez.
_İnsan meditasyondan çok duaya yönelir. Çünkü dua sana teselli verir, sana uyar sana dünyada uyum sağlar. Dua tam da artık psikanalistlerin yaptığı aynı şeyi yapıyordu. Meditasyon bilimdir. Senin uyum sağlamana yardımcı olmayacaktır. Senin dönüşmene yardım edecektir.
******
_AŞK_
_Aşk dilinde sessizlik önemlidir. Bu bir yüreğin diğer bir yürekle sohbetidir. Zihinle zihnin tartışması değil. Bu bir münazara değildir, bu bir paylaşımdır. Gerçekten de, sözcüklerin arasındaki sessizlik daha anlamlı da olur. Ama gözleri, jestleri, sevecenliği, aşkıdır anlamlı olan. Aşkın derinliklerindeyken zihnin var olmayı bırakır, geçmiş yoktur. Her şey şimdiki ana dönüşür. İnsan, aşk haline geldiğinde zirvede yaşar. Zirve onun ikametgâhı olmuştur artık.
_Aşıksan, bu bir zihin durumudur. Bu zihin durumu bir insana odaklanmış da olabilir, odaklanmamış da. Bir insana odaklandığında, aşk olarak adlandırılır. Odaksız olduğunda, dua olur. O zaman sen yalnıza aşıksın.
_Nefes almazsan, bedenin ölür. Aşık olduğunda ruhun canlanır.
_İki kişi arasında öğretmen ile müridi arasında aşk olmadığı sürece derin öğretiler paylaşılamaz. Mürid ile öğretmen aşkı derinliğine yaşayan kişiler olmalıdırlar. Yani bu bir aşk dilidir; mürid bir aşk hali içinde olmalıdır. Bir müridin dişi psikolojisine ihtiyacı vardır. Bir mürid mürşidinin diğer yarısı haline gelmediği sürece kendisine yüksek öğretileri, ezoterik yöntemleri aktarmak imkansızdır.
_Mantık dili benmerkezcidir. Bu dilde ben seninle değil, kendi egomla ilgileniyorum sadece. Aşk dili tamamen farklıdır, kendi egomla ilgilenmem, seninle ilgilenirim. Yeniden doğmana yardım etmek bir sevecenliktir.
_Ustana aşıksan, Gestalt değişir. Farklı olur. O zaman ustanın sözcükleri sadece, işitmemekte aynı zamanda ustayı içmektesindir. O zaman sözcükler anlamsızlaşır.
_Şiva aşkın farkında değildir. Şiva aşkın ta kendisidir. Bhairav hali, insanın aşk olduğu anlamına gelir, aşık değil.
_Aşka daldığın zaman biçim yok olur ve aşık yalnızca evrene açılan bir kapı olur. Merakın bilimsel bir merak olabilir, o zaman ona mantıkla yaklaşmak gerekir. O zaman biçimsizliği düşünmemelisin. Aşkta biçim varsa anlam yoktur. Biçimi çöz! Her şey biçimsiz olduğunda, sınırsız olduğunda, her şey birbirine girdiğinde, tüm evren bir olduğunda, ancak o zaman harikalarla dolu bir evrendir bu.
_"Okşanırken tatlı prenses, sevişmeye ebedi yaşam gibi katıl. Öteki yalnızca bir kapıdır. Bir erkekle sevişirken aslında var oluşun kendisiyle sevişiyorsun. Seks yalnızca başlangıçtır, son değildir ama başlangıcı kaçırırsan sonu da kaçırırsın." Osho
_"Seninle evlendiğim vakit, sana ruhumun tümünü verdim. Sevdiklerimi seveceğini sandım ve sevinçlerimde sevinci bulacağını, hazlarımda hazzı arayacağını. Ey Babil'in kızı, o vakitler sevgi doluydun, yumuşak ve nazik. Şimdi ise kıskançlığınla korkunçsun ve şirretsin gözümün önünde çünkü zalimce kesip attın sevgilerimi, sana duyduğum aşk kuruyana dek..." Eski Bir Yazıt
******
_YOGA - TANTRA FARKI_
_Tantra, felsefi olmayandır, o varoluşsaldır. Bu yüzden başlangıçta anlamak daha iyidir. Tantra için yapmak, bilmektir. Ve başka tür bir biliş yoktur.
_”Vigyan Bhairav Tantra” sözcükleri bilincin ötesine gitme tekniği anlamına gelir. Vigyan bilinç demektir, Bhairav bilincin ötesindeki durum demektir. Ve Tantra yöntem demektir Bilincin ötesine gitme yöntemi. En üstün öğreti budur.
_Yoga süreci aynı zamanda metadolojidir. Yoga eyleme, yönteme, tekniğe dayalıdır. Yoga, savaşçının yoludur. Tantra yolunda ise insanın savaşması gerekmez, daha çok tam tersine, insanın teslim olması gerekir, ama farkındalık ile. Yoga farkındalık ile baskılamadır. Tantra farkındalık ile teslim olmadır.
_Yogada öteye geçmek için kendinle savaşmak zorundasın. Yogada dünya ve mokşa, özgürleşme (olduğun halinle sen ve olabildiğin halinle sen) iki karşıt şeydir. Şu halini baskıla, onunla savaş, onu çöz ki olabileceğine ulaşabilesin. Yogada öteye geçmek bir ölümdür. Gerçek benliğinin doğması için ölmelisin.
_Tantra “kendini olduğun gibi kabullen” der. Bu derin bir kabulleniş, kendinle gerçek, dünya ile nirvana arasında bir boşluk yaratma. Tantra için boşluk yoktur. Hiçbir ölüme ihtiyaç yoktur. Bu daha çok bir alışkanlıktır. Bu alışkanlık için kendini kullanmalısın. Benliğinin, bedeninin, temel hücreleri cinseldir. Bu yüzden insan zihni cinsellik etrafında döner. Yoga için bu enerjiyle mücadele etmek zorundasındır. Savaşarak içinde farklı bir merkez yaratırsın. Ne kadar çok savaşırsan farklı merkezle o kadar bütünleşirsin. O zaman cinsellik merkezin olmaz. O zaman cinsellik senin enerjin olmaz. Farklı bir enerji ve farklı bir var oluş merkezi oluşur.
_Tantra için cinselliğin enerjisini kullanman gerekir. Onunla savaşma. Onu dönüştür. Onunla dost ol, bu senin enerjin. O kötücül değil, kötü değil, her enerji yalnızca doğaldır. Doğru kullanıldığı zaman dost olur, yanlış kullanılırsa düşman olur.
_Tam bilinçsizlikle arzunun içinde hareket ettiğin zaman onu aşarsın.
_Biz normal ve doğal değiliz. Biz kesinlikle anormaliz, sağlıksızız, gerçekten deliyiz. Ama herkes bizim gibi olduğu için onu hissetmeyiz. Buda anormaldir, İsa anormaldir. Onlar bizden değildirler. Normallik bir hastalıktır. Yoganın çekiciliğini bu “normal” zihin yaratmıştır.
_Tanta der ki: “kendini olduğun gibi kabul et”, işin esası budur. Ancak eksiksiz kabullenme aracılığı ile büyüyebilirsin. Beden bir tapınaktır. Kutsal bir tapınak, kutsal bir makan.
_Yoga yadsımaktır. Tantra doğrulamaktır. Yoga, ikilik terimleriyle düşünür, yoga iki şeyi bir araya koymak demektir. İki şeyi birbirine bağlamak. Ama iki şey de oradadır. İkilik oradadır. Tantra ikilik yoktur der. İkilik varsa onları bir araya getiremezsin. Nasıl denersen dene. İki tane kalacaklardır.
_Tantra öfkeye karşı değildir. Tantra yalnızca tinsel uyku haline, tinsel bilinçsizliğe karşıdır. Farkında ol ve öfkelen. Yöntemin sırrı budur. Farkındaysan öfke dönüşür, sevecenlik olur.
_Dünyaya karşıysan o zaman nirvana yoktur, çünkü bu dünyanın kendisi nirvanaya dönüştürülmelidir.
_Cinsel eyleme ilahi bir tapınağa yaklaşıyormuş gibi yaklaş. Cinsel eyleme bir dua, bir meditasyonmuş gibi yaklaş. Onun kutsallığını hisset. Herş eyde akan derin birliği gör. Kutupsal zıtları görme, onları bir kılan içsel akımı gör. Sözde dindar insalar için bir şey kutsaldır, bir şey değildir. Tantra için her şey kutsaldır. Yalnızca iki alternatif vardır. İlki, hiçbir şeyin kutsal olmalığını söyleyen ateisttir. Bu tavırda sorun yoktur. Ateist ikilikçi değildir. Dünyada hiçbir şeyi kutsal olarak görmez. Diğer alternatif ise Tantriktir. O her şeyin kutsal olduğunu söyler. O da ikicilikli değildir. Ama bu ikisi arasında sözde dindar insanlar vardır. Aslında dindar olmayan insanlar. Onlar ne dindardırlar, ne de dinsiz, çünkü daima çelişki içindedirler. Teolojileri uçları birleştirmek içindir. Ama o uçlar birleşemezler.
_Psikolojik olarak temelde erkek (saldırgan, şiddet dolu, dışa dönük) olanların yolu yogadır. Temel olarak dişi (alıcı, pasif, şiddetten yoksun) olanların yolu Tantradır. Yogada asla dişi ilah ismi duymazsın. Tantranın dişi ilahları vardır. Yoganın eril tanrıları vardır. Yoga dışa vuran enerjidir. Tantra içe giden enerjidir, kişiliğe bağlıdır. İçe dönük bir kişiliğin varsa mücadele sana göre değildir. Dışa dönüklük ve kişiliğin varsa mücadele sana göredir.
******
_Nefes Teknikleri_
_Nefes, evrene bir köprüdür.
_Eğer nefes durursa zihin durur. Eğer zihin durursa nefes durur.
_İçeri giren ve dışarı çıkan nefesin birleşim noktası senin merkezindir. Çocuk kendi merkezindedir. Merkezindeyken daima bütün olursun. Nefes karnına, derinlere giderse cinsellik merkezine enerji verir.
_Yoga nefes alıp vermeyi sistemleştirmeye çalışır. Nefesini sistemleştirirsen iyileşirsin. Nefisini sistemleştirir, sırlarını bilirsen ömrün uzar, daha sağlıklı olur, daha uzun yaşarsın. Daha güçlü, daha enerji dolu, daha canlı, daha genç ve daha taze olursun. Ama Tantra bununla ilgilenmez. Tantra nefesin sistemleştirilmesi ile ilgilenmez. Nefesi yalnızca içe dönüş için bir teknik olarak kullanmakla ilgilenir. Tantra için dışarı çıkan her nefes ölümdür. Ve her yeni nefes yeniden doğumdur. İçeri alınan nefes yeniden doğumdur, dışarı verilen nefes ölümdür. Bu yüzden her nefeste ölür, yeniden doğarsın. İkisi arasındaki boşluk çok kısa sürer ama keskin. İçten gözlem ve dikkat o boşluğu hissetmeni sağlar. Boşluğu hissedebilirsen der Şiva işte iyilik. O zaman başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktur, mutlusundur, bilmişsindir, olmuştur. Nefes içeri ya da dışarı dönmeden önce nefes alıp vermediğin bir an vardır. O anda oluş mümkündür. Onu bir gölge gibi takip etme, onunla aynı anda git. Nefes ve bilinç bir olmalıdır. Buda’nın aydınlanması bu tekniğe dayalıdır, sırf buna.
_İçeri giren nefes ve dışarı çıkan nefes iki nefes değildir. Onlar tek nefesi oluşturur. Bu yüzden içeride bir dönüş olmalıdır. Bir yerde dönmelidir. İçeri giren nefesin dışarı çıkan nefes haline geldiği bir nokta olmalıdır. Nefes aşağıdan yukarı döndüğünde ve yine nefes yukarıdan aşağı kıvrıldığında bu iki dönüşü de fark et. Dönüşleri fark et, o zaman benliği fark edeceksin. Ne zaman vites değiştirsen boş vitesten geçmen gerekir ki o vites değildir. O tarafsız bölgede ne beden ne ruhsun. Ne fiziksel, ne zihinselsin. Çünkü fiziksel olan benliğinin viteslerinden biridir. Ve zihinsel olan benliğinin viteslerinden bir başkasıdır. Ama ne beden ne zihin olduğun bir boş vitesin olmalı. O boş vitesle yalnızca varsın. Yalnızca bir varlıksın. Saf, basit, bedensiz, zihinsiz…
******
_Teslim olmak_
_Elinden gelen her şeyi yapmışsındır ve artık çaresiz hissetmektesindir. O eksiksiz çaresizlik içinde teslimiyet gerçekleşir. Bu yüzden teslimiyet olunca yöntem yoktur. Teslim olmak iyidir ama güçtür. Dünyadaki en güç şeydir. “Nasıl teslim olunur?” diye soramazsın. Sorunun kendisi saçmadır. Nasıl aşık olacağını sorabilir misin? Aşksız nasıl yaşadığını söyle. Bu anlaşılabilir ve anlaşılmalıdır da. İlk şey: biz egoda, ego merkezli yaşarız. Ben kim olduğumu bilmem, “ben” diye bildirir dururum. Bu “benlik” sahtedir. Çünkü ben kim olduğumu bilmem. Ve ben kim olduğumu bilmiyorsam nasıl ben derim? Bu ben sahte bir bendir. Bu sahte ben egodur. Savunma budur. Bu seni teslim olmaktan korur. Onu farketmişsen o erir gider. Bir gün “ben değilim”i hissedersin. Ben değilimi hisettiğin an teslimiyet gerçekleşir. Ben beden değilim. Ben zihin değilim. Çünkü düşüncelerimi gözlemleyebiliyorum. Ben bedenim değilim, zihnim değilim. Bu yüzden ruhum olmalıyım. Atma’m olmalıyım. Ama meditasyon yapar ve o zaman Atma ruh olmadığını anlar çünkü bu Atma zihinsel bilgilerden başka bir şey değildir. Yalnızca ilkeler, sözler, felsefeler… Teslimiyet sen olmadığında gerçekleşir, bu yüzden SEN teslim olmazsın. İşte bu yüzden teslimiyet bir teknik olmaz. Sen teslim olmazsın: engel sensin, sen olmadığın zaman teslimiyet oradadır. Ego olmadığında ilk defa benliğinde karşılaşırsın. O benlik boşluktur. O zaman teslim olmuşsundur. Bir egoyken zirve gibisin. Ego herkesin üzerinde birisin demektir. İnsan teslim olduğu zaman vâdi gibi olur. Yükseklik değil, derinlik olur. O zaman tüm varoluş her şeyden içine dolmaya başlar. O yalnızca bir boşluktur, yalnızca bir derinliktir. Onu almak için senin bir vâdi, bir rahim olman gerekir.
_Bir dokunuşla, bir bakışla biri aydınlanmıştır. Bize mantıklı gelmez. Bu nasıl mümkün olabilir? İmkansız. Ustanın gözerine bir bakışı bile senin benliğini tamamen değiştirebilir ama ancak gözlerin boşsa, vâdi gibiyse değiştirebilir. Ustanın bakışını soğurabiliyorsan o zaman farklı olursun. Her şey altüst olur aniden bir silkinme olur ve yer çekimi anlamsızlaşır. İki güç vardır; Yer çekimi ve inayet. İnayet senin yukarı, yer çekimi aşağı çekildiğin anlamına gelir. Teknik sana uygunsa sen dünyaya uymayacaksın, uyumsuz olacaksın.
******
_Ölüm ve Meditasyon_
_Özgürlük, korku yaratır ve meditasyon mümkün olan en derin özgürlüktür. Yalnızca dışsal sınırlardan değil, içsel kölelikten de kurtulursun. Derin meditasyonda, defalarca, insan bu hiçliğe yaklaştığında korkar, titremeye başlar, öleceğini hisseder. Bu hiçlikten kaçıp dünyaya dönmek ister. Tüm korkular ölüm temellidir. Ne şekil alırsa alsın biçimi, ismi ne olursa olsun, tüm korkular ölüm temellidir. Derinlere gidersen ölümden korktuğunu anlarsın. Aslında tek gerçeklik vardır. Yaşamda kesin olan tek şey ölümdür. Ölüm korkusu kaybolduğu zaman, Buda meditasyon yapmana izin verir. “Artık meditasyon yapabilirsin” der. Zihin engeller yaratır, çünkü zihin korkar. Zihnini bir kenara bırakabilirsen, buraya ve şu ana girebilirsin.
******
_KENDİNDEN KURTULMAK_
_Egon tutsaklıktır. Ancak bu ego noktası kaybolduğu zaman özgür olabilirsin. Sen var oluşun parçasısın, hem de organik bir parçası. Var oluştan ayrı olarak tek bir an var olmazsın. Sen kozmik bir bütün içinde yaşarsın. Savaştığın zaman tutsaksın, yenilmeye mahkûmsun. Çünkü parça, bütüne karşı kazanamaz. Teslimiyetle kastedilen, egoyu teslim etmen, ayrım duvarını teslim etmen, bir olmandır. Çünkü egoyu teslim ettiğin an, tüm saçmalık teslim olur. Ayrılık tutsaklıktır, birlik özgürlüktür. Gerçekte, sen yokken özgürlük vardır. Özgürlük, egonun özgürlüğü değildir. Özgürlük, egodan özgürlüktür. Sen hiç kimseye teslim olmuyorsun, yalnızca teslim oluyorsun. Seni teslim alacak kimse yok. Biri olsa ve sen ona teslim olsan, bu bir tür kölelik olur.
_Bir kişi olarak, Tanrı yoktur. Tanrı yalnızca bir yoldur, yöntemdir, tekniktir. Eğer teslim olursan, Tanrı’nın olmadığını bilirsin. Ya da teslim olduğun kişi kendinsindir. Ustaya teslim olursan bu bir köleliktir. Çünkü bir kişi vardır ve sen ona teslim olmaktasındır. Ama o zaman da çok incelikli bir noktayı anlaman gerekir. Tanrı fikrinden de incelikli; bir usta, ancak olmadığında ustadır. Eğer varsa, o zaman usta değildir. Eğer bu sandalyede oturan kimse yoksa, bir olmamak varsa, hiçbir yere odaklı olmayan biri varsa, teslim olmuş biri varsa, herhangi birine değil, yalnızca teslim olmuş, olmama durumuna erişmiş, kişiliksiz olmuş, yalnızca var olan biri, egoda yoğunlaşmış değil, dağılmış, hiçbir yere yoğunlaşmamış; o zaman usta olmuştur. Bu yüzden bir ustaya teslim olurken yine kimseye teslim olmuş olmuyorsun.
_Eğer sıradan olabilirsen, sıradışı olmuşsundur. Herkes sıradışı olmayı özlediği için, sıradışı olma arzusu sıradandır.
_Zihnin sana basit yöntemlerin hiçbir faydası olmayacağını söyler. Ego daima zor olanla ilgilenir. Çünkü bir şey zorsa, bir meydan okuma vardır. Ve güçlüğü aşabilirsen egon tatmin olur. Ego güçlük ister. Aşılacak engeller, fethedilecek zirveler… Zirveye varmak ne kadar güçse, ego o kadar rahat hisseder. Zihin, olmayan bir şeyi arzular, bu yüzden zihin hareket eder. Herhangi bir yere gidebilir. Ama asla burada olmaz. Ama sen buradasın. Hiç gözlemledin mi? Ne zaman düş görsen, bir şey kesindir: Asla uykuya daldığın odayı görmezsin. Düş, uzaklara gideceğin anlamına gelir.
***
_Arzu_
_Asıl soru, sen ilâhi olanı dünyanın parçası kılmadan arzulayabilir misin, budur. Arzulamayı bırakırsan ilâhi olan başına gelir. O zaman ilâhi olanı arzulamaya başlarsın. Arzulanabilen şey, dünyadır. Bu yüzden ilâhi olan arzulanmaz. Ve eğer onu arzularsan dünyanın bir parçası olur. Sen hiçbir şey arzulamazken ilâhi olan oradadır. O zaman tüm dünya ilâhidir. Ağaçlar, gökyüzü, deniz, ırmaklar, yeryüzü, yıldızlar… Bu dünya değildir. Senin arzuladığın dünyadır. Bahçede bir çiçek var. Ağacın yanından geçtiği an çiçeğe bak. Çiçeğin kokusu sana geldiğince içeriye bak. O çiçeği arzulamıyorsan, ona sahip olmak için en ufak bir dürtü yoksa, ona sahip olmak için tek bir arzu dalgası bile yoksa, o çiçek ilâhi olur. İlâhi olan, çiçek aracılığıyla karşına çıkar. Var oluşun niteliğini değiştiren senin arzundur. Arzun onu dünya kılar. Sen arzulamazken tüm dünya ilâhi olur.
_Dindar insanlar arzu hedeflerini değiştirip durular. Arzu aynı, değişmez kalır ve sorun yaratan hedefler değildir. Sorun yaratan arzudur. Arzulama, yalnızca kendin ol. Senin hayal kırıklığına uğratan kadın ya da adam değildir. Seni hayal kırıklığına uğratan senin özlemindir, arzundur. Bunu anlayabilirsen bilge olmuşsundur. Hedefleri değiştirip durursan hâlâ cahilsindir. Dünya ve ilâhi olan iki ayrı şey değildir. İki ayrı var oluş değildir. Aynı şeye bakmanın iki yoludur. İki algılama türüdür. Ve algı özlemle bulutlanmıştır. Diğer algı özlemle bulutlanmamıştır.
******
_BÜTÜNLE BİR OLMA TEKNİKLERİ_
_Bir acil durum, derin bir kriz hissetmediğin sürece hiçbir şey yapmazsın. Eğer hissedersen, ancak o zaman bu tekniklerin faydası olur. Çünkü onları anlayabilirsin. Eyleme dönüşmüyorsa bu ancak aşinalıktır, anlayış değil.
_Aşılamayan, nihai olandır. Aşılabilen değerli değildir. Sen uyanıkken bir düşü hatırlayabilirsin. Ama düş görürken uyanık bilinci ve çevresindeki dünyayı hatırlayamazsın. Bu yüzden hangisi daha gerçektir, daha derindir? Tantra, düş dünyasını bilen ile uyanık dünyayı bilenin gerçek olduğunu söyler. Çünkü o asla aşılamaz. Aşılamayan, ötesine geçilemeyen, senin benliğindir. Ötesine geçebiliyorsan, o zaman benliğin değildir. Temel bilinç zemini, tanıklıktır. Kendi içinde hem bilen, hem bilinen olan bir nokta algılayabilirsen, o zaman hem nesneyi, hem özneyi aşmış olursun. Bilen ile bilinenin bir olduğu noktaya gelmiş olursun. Artık bölünme yoktur. Meditasyonda ilk adım yoğunlaşmadır. Yalnızca gül kalır, tüm dünya kaybolmuştur. Artık içe gidebilirsin. Artık, gül hareket noktası halini alır. Artık, gülü görürsün ve kendinin, bilenin farkına varmaya başlarsın. O orta nokta, o denge noktası, tanıktır. Bir kez bunu bilince, ikisi birden olmuşsundur. O zaman nesne ile özne yalnızca iki kanattır. Sen ikisinin ortasındasın.
_Bir dost grubunda olmak sana daima enerji verir. Rakip biriyle olduğun zaman hep enerjinin tükendiğini hissedersin. Biri rakip ise, daha bireysel, egoist olursun. Egona tutunursun. O tutunma yüzünden yorulursun. Tüm enerji köklerden gelir, tüm enerji kolektif varlık duygusuyla gelir. Freud, İsa’nın neden düşmanını kendin gibi sevmen gerektiğini söylediğinde farkında değildir. Herhangi bir sosyal politika yüzünden değildir. Toplumda bir değişim için değildir. Sana daha geniş bir benlik ve bilinç hissi vermek içindir. Düşmanını kendi içine dâhil edersen o sana zarar veremez. Bu seni öldüremeyeceği anlamına gelmez. Seni öldürebilir, ama sana zarar veremez. Düşmanının sana dâhil olduğunu hissedersen o zaman düşmanın bile sana canlılık ve enerji verir.
***
_Tarafsızlık_
_Eğer bir yüzü seversen yoğunlaşmak kolay olur. Bir yüz bulmaya çalış, sevdiğin herhangi bir yüz ve gözlere bak. Yüze yoğunlaş. Aniden tüm dünya kaybolur, yeni bir boyut açılır. Zihnin tek bir şeye yoğunlaşır. O zaman o kişi ya da o şey tüm dünya olur. Dünyadan ayrılırsan, gözlerini kapatırsan, tüm duyularını kapatırsan, kolaylıkla kendinin farkına varabilirsin. Ama o farkındalık da yine sahtedir. Çünkü ikiliğin tek bir noktasını seçmiş olursun. Bu aynı hastalığın diğer aşırı ucudur. İlk önce nesnenin, yani bilinenin farkındaydın. Ve öznenin, yani bilenin farkında değildin. Şimdi bilene sabitlendin ve bilineni unuttun. Eğer ikisi de oradaysa ancak o zaman ikisi arasında denge kurabilirsin. Eğer biri varsa, sen ona saplantılı olursun. Biriyle olduğun zaman özdeşleşirsin. Ancak ikisinin de farkında olduğun zaman özgür olursun. O zaman üçüncü olabilirsin ve üçüncü özgür noktadır.
_Buda şöyle diyor: “Dünyayı terk etme ve diğer dünyaya tutunma. Daha çok arada kal.” Tam ortada ikilik yoktur, bir olmuşsundur. İkilik yalnızca senin uzantıların olmuştur. Yalnızca iki kanat… Buda der ki, “dünyevi olanlar dengesizdir. Ve dünyadan vazgeçmiş olanlar da diğer uçta dengesizdir.” Dengeli biri, o tam ortada yaşar. O hareket etmekte özgürdür, hiçbir şeye bağlı değildir. Zihnin aşırı uçlarda vardır. Zihin aşırılık demektir. Ya lehine ya aleyhine olursun. Zihin tarafsızlıkta var olamaz. Tarafsız, kayıtsız ol, aniden zihin işlevsiz kalır. Bu da der ki, “orta yolun temeli, kayıtsızlıktır.”
_Bak ona, yükseliyor, var oluyor, ölüyor ve sen tanık olarak kalıyorsun. Bakmaya devam et. Bu üçüncü nokta seni tanık; sakshin kılar. Ve tanık olmak bilincin en yüksek olasılığıdır. Sen zihinden hiç çıkmadın. Bildiğin tüm dünyayı zihninde çözersin, zihninde bilirsin.
******
******
******
_OSHO SÖZLERİ_
_Hayat_
_Hayat küçük şeylerden oluşur. Eğer sen seversen büyük olurlar.
_Hayat öylesine bir gizemdir ki onu kimse anlayamaz ve kim onu anladığını iddia ederse o sadece bilgisizdir. O ne dediğini bilmiyordur. Eğer sen bilge isen anlayacağın ilk şey şudur: Hayat anlaşılamaz.
_Hayatın hedefi özgürlüktür. Özgürlük olmadan hayatın anlamı yoktur. Özgürlük politik, sosyal ya da ekonomik özgürlük anlamına gelmez. Özgürlük zamandan, zihinden, arzudan özgür olmaktır. Zihnin var olmadığı anda evrenle bir olursun; evren kadar sınırsız ol.
_Sana diyorum ki hayat bir hapishane değil, o bir ceza değil. O bir ödül ve o sadece onu hak edenlere, onu kazananlara verilir. Artık keyif almak senin hakkın; şayet zevk almazsan bir günah işlemiş olacaksın. Onu güzelleştirmezsen, onu bulduğun gibi bırakırsan var oluşa karşı gelmiş olacaksın. Hayır, onu biraz daha mutlu, daha bir hoş kokulu halde bırak.
_Yaşam kendi içinde anlamlı değildir. Boş bir tuval gibidir. Anlamın yaşamın içinde yaratılması gerekir; anlam önceden verilmez. Sana özgürlük verilir, yaratıcılık verilir, sana yaşam verilir. Anlam yaratmak için gerekli olan her şey verilir. Anlamı oluşturan temel unsurların hepsi verilir ama anlam verilmez. Anlamı sen yaratmak zorundasın. Üzerine bir resim yap.
_Sen cevapları ezberliyorsun ama hayat asla aynı soruyu tekrarlamaz.
_Gerçek soru, ölümden sonra hayat olup olmadığı değil, ölümden önce sen hayatta mısındır?
_Yaşam kısa değil, sonsuzdur. Var oluşun acele içinde olduğunu gördün mü hiç? Mevsimler zamanında gelir, çiçekler zamanı gelince açar, ağaçlar hayat kısa diye hızla büyümek için koşuşturmazlar. Tüm var oluş, yaşamın sonsuzluğunun farkında gibi görünür.
_Hayat böyledir işte. Ona hazırlanamazsın, onun için hazır olamazsın. Güzelliği, mucizesi de budur, seni hep hazırlıksız yakalar, hep sürpriz yapar. Gözlerin varsa her anın bir sürpriz olduğunu ve önceden hazırlanmış hiçbir cevabın ise yaramayacağını görürsün.
_Yaşam emniyetsizdir, aşk emniyetsizdir. Boşluktayız, muazzam bir hiçliğin içindeyiz- ve böyle olması iyi, yoksa cansız olurduk. Yalnızca ölüysen yaşam emniyetli olabilir; o zaman her şey kesin olabilir.
_Hayat mutluluk ve mutsuzluktur. Hayat gece ve gündüzdür, hayat yaşam ve ölümdür. Her ikisinin de farkında olmak zorundasın.
***
_Zihin_
_Zihninizin altında ezilirseniz deli, onu aşabilirseniz mistik olursunuz.
_Bu iyi ya da bu kötü deme. Bütün çıkarımları uzaklaştır. Her şeyi oldukları gibi kabul et.
_Anlamak özgürleşmektir. Gerçek asi, bir savaşçı değildir; o, anlayış sahibi bir insandır.
_Bir şeyi yanlış anlamaktansa anlamamak daha iyidir.
_Sadece farkında olduğun oranda canlısın.
_Her şeyi biliyor olsam bile, kendimi bilmedikten sonra ne yararı olur?
_Bilgelik kalpten gelir. Akılla ilgisi yoktur. Bilgelik, varlığının en derin noktasından çıkar. Kafaya ait değildir.
_Düşünce senden ayrıdır, onunla özdeş değilsin. Sen bilinçsin ve o sendeki içeriktir. O gelir ve gider; o konuktur sen ise ev sahibi.
_Zihin tıpkı kalabalık gibidir; düşünceler bireylerdir. Ve düşünceler sürekli orada oldukları için sürecin maddi olduğunu düşünüyorsun. Her bir düşünceyi bırak ve en sonunda hiçbir şey kalmaz. Zihin diye bir şey yoktur, sadece düşünce vardır.
_Düzyazı şeklinde düşünen zihni bırak. Şiirle düşünen bir başka zihin türünü uyandır. Hece uzmanlığını bir kenara koy. Yaşam tarzın şarkılar olsun. Zihinden sezgiye geç. Kafadan, kalbe. Çünkü kalp, gizemlere daha yakındır.
_İnsanlar bir şeyi anlamadıkları anda onu yanlış anlamaya başlarlar. Yanlış anlamaları bilgisizliklerini gizleme yöntemleridir.
_Bazen gökyüzünde siyah bulutlar olur; gökyüzü bu siyah bulutlar yüzünden değişmez. Ve bazen beyaz bulutlarda olur ve gökyüzü bu beyaz bulutlar yüzünden de değişmez. Bulutlar gelirler ve giderler gökyüzü baki kalır. Sen gökyüzüsün ve düşüncelerde bulutlardır. Eğer düşüncelerini titizlikle izlersen, eğer onları kaçırmazsan, eğer onlara doğrudan bakarsan ilk şey bunu anlamak olacaktır ve bu çok büyük bir anlayıştır. Bu senin aydınlanmanın başlangıcıdır. Artık sen uykuda değilsin, artık gelip giden bulutlarla özdeş değilsin, artık sonsuza dek baki kalacağını biliyorsun. Tüm kaygı yok olur.
***
_Dürüstlük_
_Asla maske takma! Öfkeliysen öfkeli ol. Bu risklidir ama gülümseme çünkü bu dürüst olmaz. Tüm mekanizman ters yüz olmuş çünkü kızmak istediğinde kızmadın, nefret etmek istediğinde etmedin. Şimdi sevmek istiyorsun, aniden mekanizmanın çalışmadığını fark ediyorsun. Öfkesini bastıran insanlar hep çok yerler. Öfkeli insanlar daha fazla sigara içerler çünkü öfke tırnak ve dişlerden boşaltılır. Sahici ol! Şimdiki zamana sadık kal çünkü tüm yalanlar geçmişten ya da gelecekten içeri sızar. Geçmişi bir yük gibi üzerinde taşıma; gereksiz yere de gelecekle uğraşma!
_Neyi reddedersen et, onu başka bir yere koymak zorunda kalacaksın. Onu başka birisinin üzerine yansıtacaksın. Reddedilen kısım, bir yansımaya dönüşecektir.
_Bu içsel simyadır: bir sorunu kabul edersen kaybolur ve eğer o sorunla bir çatışma yaratırsan, sorun giderek büyür. Hayat, küçük şeylerden ibarettir, ama eğer küçük şeylere mutluluk katabilirsen, toplamı muazzamdır. O yüzden her şeyi neşeyle yap ve her şey bir duaya dönüşsün. Coşkuyla yap. Olumsuzluklar seni rahatsız etmesin. Bir mum yakabilirsin ve karanlık kendiliğinden kaybolur.
_Her şeyi kabul eden insan neşeli olur. Böyle birisi şükran dolu olur; var oluşa şükran duyar, bütünlüğe şükran duyar, bu kişi en üstündür.
Hiç bir şeyi ayıplama. Aksine, onu kullan. Herhangi bir şeye karşı olma. Nasıl kullanılabileceğinin ve dönüştürülebileceğinin yollarını ara. Varlığına bütünüyle sahip çıkmalısın. İyisiyle, kötüsüyle her yönünü kabullenmelisin kendinin. Herhangi bir şeyden kurtulmak söz konusu değil. Kimse asla hiç bir şeyden kurtulmuyor, kişi sadece yavaş yavaş her şeyi kabullenmeyi öğreniyor.
_lstırаbını bırаkmаktаn, ıstırаbını sааdete dönüştürmekten seni kim аlıkoyаbilir? Hiç kimse. Bir hаpishаnede bile olsаn, mаhkûm edilmiş, zincirlenmiş, hiç kimse seni mаhkûm edemez. Senin ruhun yine de özgür kаlır. Elbette son derece sınırlı koşullаrdаsındır. Amа bu sınırlаndırılmış durumdа bile bir şаrkı söyleyebilirsin. Yа çаresizlik gözyаşlаrıylа аğlаrsın yа dа bir şаrkı söyleyebilirsin. Ayаğındаki zincirlerle bile dаns edebilirsin; o zаmаn zincirlerin sesi bile bir melodiye sаhip olаcаktır.
_Güveniyorsan sen savaşmıyorsun demektir. Teslim olmak yaşamı düşman değil bir dost olarak görmek demektir. Nehre güvendiğin anda, birden tadını çıkarmaya başlarsın.
_Güçlü rüzgârlar seni oraya buraya sürüklüyorsa, onlara direnme: Onlar, sen direndiğin için güçlü görünüyorlar. Rahatla ve bırak seni götürsünler. Onlarla git, bütün olarak git.
***
_Ego_
_Ego, toplumun yaratmış olduğu ve senin bu sayede oyuncakla oynamaya devam edebildiğin ve asla gerçek şeyi sormadığın bir kandırmacadır. Ego bir buzdağıdır. Onu derin sevginin içinde erit, böylelikle o kaybolsun ve sen okyanusun parçası haline gel.
_Ne kadar çok düşünürsen, egon o kadar daha ortaya çıkar. Ego, geçmişte birikmiş düşüncelerden başka bir şey değildir. Sen olmadığın zaman Tanrı vardır. İşte yaratıcılık budur.
***
_Risk_
_Sakın unutma, ne zaman karşına bir seçenek çıksa, bilinmeyeni, riskli olan, tehlikeli ve güvencesiz olanı seç. Hiçbir zaman zarara uğramazsın. Zeki bir insan risk alır. O alttan alacağına ölmeye razıdır. Elbette gereksiz şeyler için kavga etmeyecektir, o öze ilişkin olmayan şeyler için kavga etmeyecektir ancak esas şeyler söz konusu olduğunda boyun eğmeyecektir.
_Öncelik sensin. Köklerine git, kendini bul, bir asi ol ve mümkün olduğunca çok sayıda asi yarat. Gelecekteki insanlığın altın bir gelecek yaratmasına yardım etmenin tek yolu budur.
_Kendi deneyimine dayalı olmayan her şeyi sadece bir varsayım olarak kabul et.
_Korku pas gibidir: O tüm zekâyı yok eder. Seni köle yapan şey kendi korkuların; korkusuz olduğun zaman artık köle değilsin.
***
_Aşk ve Sevgi_
_Sevgi, olgunlaşmış aşktır.
_Sadece şefkat iyileştiricidir, çünkü insanın içindeki tüm hastalıklar sevgi eksikliğinden kaynaklanır. İlgi, enerjidir. Bir kimse sana sevgiyle baktığında sana besin veriyordur. Sevgisiz kalan insan, boşluktan başka bir şey değildir, anlamsız bir varlıktır
_Neyi seversen, o olursun. Sevgi simyadır. Asla yanlış şeyi sevme; çünkü seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni daha yükseklere, doruklara çıkarabilecek bir şeyi sev. Senin ötende bir şeyi sev. Fakat anlıyor musun? Eğer ağlamazsan, yavaş yavaş gülüşün de bozulacak, çünkü her şey birbiriyle bağlantılı. Ağlayamazsan, gülemezsin de
_Kendini kabul ettiğin an güzelleşirsin. Kendi bedeninden keyif aldığında başkalarına da keyif verirsin. Pek çok insan sana aşık olacaktır. Çünkü sen kendine aşıksın.
_Sev ve daha derinden sev. Acı çek ve daha derinden acı çek. Tümüyle sev ve tümüyle acı çek çünkü saf olmayan altın, bu yolla ateşten geçerek saf altına dönüşür.
_Aşk öyle derin bir ihtiyaçtır ki onsuz yaşayamazsınız; ya kendisi ya da yedeğini ararsınız. Yedek sahte olabilir ama en azından bir süreliğine âşık olduğunuz hissine kapılabilirsin. Sahtesi bile keyiflidir. Eninde sonunda sahte olduğunun farkına varırsın; o zaman sahte aşkı gerçeğine dönüştüremezsin o zaman sevgili değiştirirsin. İki olasılık var; bu aşkın sahte olduğunu anladığında kendini değiştirebilirsin, sahte aşkı bırakıp gerçek bir aşığa dönüşebilirsin. Diğer olasılık ise sevgilini değiştirmektir. Aklın seçtiği yol budur.
_İlişki kuracaksın ama muhtaç olmayacaksın; seveceksin ama sevgin bir ihtiyaç olmayacak. Seveceksin ama sahip çıkmayacaksın; seveceksin ama kıskanmayacaksın. Ve sevgi, içinde kıskançlık olmadığı, sahip çıkma olmadığı zaman sevgidir.
_Aşk, özgürlük verir. Eğer özgürlük ve aşka sahip olursan başka şeye ihtiyacın kalmaz. Elde etmişsindir. Sana yaşam işte bunun için verildi. Aşk, kanat vermektir, zincirlemek değil. Eğer bir çiçeği gerçekten seviyorsanız, koparmayın onu. Çünkü kopardığınız takdirde çiçek ölecek ve sevdiğiniz o şey artık var olmayacaktır. Yani bir çiçeği seviyorsanız, onu rahat bırakın. Aşk, sahip olmak değildir. Aşk, takdir etmek demektir. Bir insanı gerçekten seviyorsan ona sonsuz bir boş alan vermelisin. Varlığın kocaman boş bir alan olmalıdır ki diğer kişi onun içinde seninle birlikte büyüyebilsin. Sevgi, sonsuz bir gökyüzüdür! Onu dar, koşullu, sınırlı alanlara hapsedemezsin. Sevgi, içindeki gökyüzünü bildiğin zaman mümkündür
***
_Olgunluk_
_Kendiniz olun. Asla bir başkası olmaya kalkmayın. Böylece olgunlaşmanız mümkün olur. Olgunluk, bedeli ne olursa olsun kendiniz olmayı kabul etmektir. Unutma: Yalnızca senin tecrübe ettiğin şey senindir. Bildiğin sadece senin bildiğindir.
_Olgun bir kişi kendisini kabul eden kişidir ve olgun bir insan, her şeyden önce kendisi için her anlamda sorumluluk alır. Mağdur rolünü oynamaz bu kişi, kendi hayatının kahramanını oynar ve buna göre hareket eder.
Bir şeylerin olmasını beklemez, kendi kaderini kendisi inşa eder. Hatalarından habersiz değildir, ancak öğrenmek için bir şans olarak görür bu hataları.
_Hiç kimse kimseden üstün değildir, hiç kimse bir başkasından aşağı değildir ama hiç kimse eşit de değildir. İnsanlar eşsizdir ve birbirleriyle mukayese edilemezler. Sen sensin, ben ise ben. Ben kendi potansiyelimi katmalıyım hayata, sen de kendi potansiyelini katmalısın. Ben kendi varlığımı keşfetmeliyim ve sen de kendi varlığını keşfetmek zorundasın.
_Kendinizle birlikte olmaktan zevk almıyorsanız, bundan başka kim zevk alacak?
_Tadımız yok çünkü olmamız gerektiği gibi değiliz
_Her çocuk olgun doğar ve neredeyse bütün insanlar olgunlaşmamış ölür.
_Hiç kimseye bağımlı kalmazsan kazanırsın.
_Sorumluluğumuzu başka birisinin ellerine bıraktığımız an ruhumuzu kaybetmişizdir.
_Fakat yine de sana diyeceğim ki, bedeli ne olursa olsun, güven, korunması gereken tek hazinedir
Her şeyi kullan ama hiçbir şeyi sahiplenme. Bağlantı kur ama herhangi bir ilişkinin parçası haline gelme. Özgür kal ve bırak onlar da özgür olsun!
_Bütün bu saçmalıklardan vazgeçtiğin gün, özgürleşmenin başladığı gündür.
_Neşe zevk değildir; zevki başka şeylerden alırsın. Neşe sadece kendin olmaktır. Capcanlı, hayat dolu, zinde
_Seni sen dışında kimse göremez. Çünkü diğerleri yalnızca senin dış kenarını görebilir, seni değil.
***
_Karışık_
_Seçiminiz kaderinizdir.
_Önce seni hasta ederler ve sonra da ilaç satarlar. Bu muhteşem bir tezgâh.
_Ölmeye hazır olan birini öldürmek çok zor. Onu öldürmek anlamsız
_Yaşlanmak bilge olmak demek değildir. Eğer gençken bir aptalsan, yaşlandığında sadece yaşlı bir aptal olursun
_Yanında kimse olmadığı zaman bile, en azından mutsuzluğun vardır.
_Tüm kötülüklerin kökeni günah değil cehalettir. Kötülük sen cahil olduğun için vardır.
_Öfke ve hüzün aynı şeylerdir. Hüzün edilgin bir öfkedir ve öfke etkin bir hüzündür
_Nefret taş gibidir. Sevgi ise çiçek gibi
_Eğer bir şey büyümüyorsa, geriye doğru gidiyordur. Var oluşta hiçbir şey statik değildir. Ya büyürsün ya da geri düşersin; ya ileri gidersin ya da geri. Durup kalmazsın
_Benim bütün öğretim şundan ibaret: Sıradan olmak.
_İyi insanlar cennete gider değil. İyi insanlar nereye giderse cennet orası olur.
_İnsanlar tekrar tekrar mutsuzluklarını anlatıp duruyorlar. Hatta abartıyorlar bile, süslüyorlar, büyütüyorlar. Olduğundan daha kötüymüş gibi gösteriyorlar. Neden? Riske atacak hiçbir şeyin yok
_Birisinin hatası için kendini cezalandırmak aptalcadır.
_İngilizcedeki karşılığı “animal” olan bu hayvan kelimesi kötü bir şey değil; “anima” kökünden geliyor. Tek anlamı var: Canlı olmak. Canlı olan herhangi bir kimse hayvandır. Ama insana hep şöyle dendi: “Sen hayvan değilsin; hayvanlar senden çok daha aşağıda. Sen insansın.” Sahte bir üstünlük duygusu aşılandı sana. İşin gerçeği, var oluşta üstünlük ya da aşağılık yoktur. Var oluş için her şey eşittir; ağaçlar, kuşlar, hayvanlar, insanlar. Var oluşta her şey olduğu gibi kabul edilir, aşağılama yoktur. _İnsanın yeryüzündeki en zayıf hayvan olduğu kabul edilmek zorundadır. Ve onun bütün davranışlarının, bütün aidiyetlerinin, gruplaşmalarının temeli budur. O kendisinden daha büyük bir şeyin parçası olmak zorundadır; ancak o zaman kendisini güvende hisseder.
_Topluma mutlak şekilde teslim olmak, bütünüyle onun esiri olmak gerekir. Toplum ancak o zaman —yalnızca kölelere, ruhsal olarak intihar etmiş kimselere— saygı duyar.
_Yaratıcılık var oluştaki en büyük isyandır. Eğer yaratmak istiyorsan, bütün şartlanmalardan kurtulmak zorundasın. Aksi halde yaratıcılığın kopya çekmekten başka bir işe yaramaz
******
******
Devamı yorumda