Kadının hakkını alması davasını, İslam'ın özüne dönme çağrısıyla birleştiren Fatma Aliye'nin düşünsel üretiminin istisnai bir önemi vardır. Zaten Geç Osmanlı döneminin kadın düşünürleri arasında müstesna şahsiyetlerdendir Fatma Aliye (Topuz, 1862-1936). 1888'de, yaptığı bir çeviriye "Bir kadın" imzasını koyması, skandala sebebiyet vermişti. 1891'de -bu teşebbüsünü de desteklemiş olan ve onu manevi kızı sayan Ahmet Mithat'la müşterek yazdıkları Hayal ve Hakikat romanına da "bir kadın" imzasını attı. 1892'de ilk kez kendi imzasıyla yayımladığı romanını, dört başka roman, sekiz inceleme izleyecektir. Fatma Aliye kendini, İslam'ın, kadının toplumsal yaşama katılmasına mani olmadığını anlatmaya adamıştı. Bunun bilinmemesinin, cahillikten ve bizzat İslam'ın yozlaştırılmasından kaynaklandığını düşünüyordu. Çokeşliliğin dinen tanınsa da emredilmediğine işaret etti, kadının boşanma hakkını dinen temellendirmeye çalıştı. Büsbütün kapanmak yerine başörtüsünün tesettüre yeteceğini savundu. Tesettür rejimi, kadının sosyal hayata katılmasına mani olmayacak biçimde düzenlenmeliydi. Beri yandan terakkinin baş açmak demek olacağını sanmama uyarısında bulunuyordu. Müslüman kadın Batı taklitçiliğine düşmemeli, farkını korumalıydı. Şarkiyatçılık-Garbiyatçılık kompleksi Fatma Aliye'de barizdir. Batı'da kadının, ahlaken bozulmanın yanında, aslında sanıldığı kadar rahat ve hür de olmadığını anlatır. Batılıların Müslüman kadınlarla ilgili yargılarıyla cebelleşmeye epey mesai ayırır. Müslüman kimliğini koruyarak, Batılı feminizme mesafeli bir kadın bakış açısı arayışının timsali olarak, 1980'lerden sonra, Müslüman kadın hareketinin idolüne dönüşecektir. Onun, 1914'te son kitabını yayımladıktan bir süre sonra, tam da kadın hareketinin ivmesinin yükseldiği bir zamanda kamusal hayattan çekilmiş, evine kapanmış olması, dramatiktir.
Fatma Aliye, erkeklerin ilim ve fen hazinesine daha erken girme fırsatının üzerine oturup, faydalandıkları bu öncelik hakkını "tasarruf ve temellük hakkına" dönüştürmelerine tepki duyuyordu. Fakat eşitlik değildi talebi. Sadece o değil bütün kadın muharrirler, en azından 1910'ların ortalarına kadar, eşitlik iddiasından uzak dururlar.
Sayfa 744 - İletişim Yayıncılık