Cümbezin Kızı...
Reşit olmayan binlerce kızın Arap adamlara aileleri tarafından satıldığını anlatan bir roman...
Kıbrıs'ın kanayan yarası olarak gördüğüm bir kitap...
Kitap, roman türünde ancak sayfalar adeta kendiliğinden çevriliyor gibi hissettirdi. Bölümler kısa, bu yüzden çabuk okudum.
Hatice, Arap adamlara aileleri tarafından satılan kızlardan sadece biri. Gittiği toprağın yerlisi oluyor bir anda. Adaya bir daha dönemiyor. Nenannesine, Gülcemalına, Avaresine, Cümbezine bir daha kavuşamıyor. Hiç çocuğu olmuyor. Arap eşi Hatice'ye çok kötü davranıyor. Zulüm görüyor.
Arada bir çeşmeye su almaya gidiyor. Ve orada hikâyeler anlatıyor başka kadınlara. 'Suların Sultanı 'diye sesleniyorlar ona.
Hacer (Kuması) ile birlikte evden kovulduktan sonra Tokmaksız Han'a gidiyorlar. Mim Dede ile Fasıla Nine'nin torununa göz kulak oluyorlar.
Hikâye anlatmaya orada da devam ediyor Suların Sultanı. Hatta bir gün onu dinlemeye onu seven adam da geliyor.
Sonu maalesef ölüm ile bitiyor. Süleyman'ın Hatice'yle olmasını çok isterdim. Ama kavuşmaları mahşere kalıyor...
Ülkü Demiray'ın betimlemelerine, kelimeleri kullanışına hayran kaldım.
Kitabı herkese tavsiye ederim...