Gönderi

Tarihçilikte önemli bir yanlış olarak Bulgar Hanı Almuş'un 920 senesinde Halife Muktedir Billah'a (908-932) elçi göndererek ülkesine İslam'ı anlatacak fakihlerin gönderilmesini istemesini Müslüman olma tarihi olarak alıyoruz. Fakat İbn Fazlan'ın kitabından o tarihlerde İslam'ın çoktan yerleştiği bir toplum görüyoruz. Almuş Han babasının Müslüman olmadığını söylüyor ancak zaman bilgimiz yok. En azından kendisinin ne zaman İslam'da karar kıldığını bilmiyoruz Bunun çok bir önemi de yok. Çünkü İslam'ın bu derece yerleşmesi için en az bir kuşaklık bir aralık gerekiyor. Eğer bir ülkeyi Müslüman saymak için yöneticinin Müslüman oluşu gerekliyse, bu konuda önemli bir kaynağı kaçırıyoruz. Eserini 903 veya 911'de yazan İbn Rüsteh, "Çoğu İslam dinine mensuptur. Oturdukları yerlerde mescitleri ve mektepleri vardır. Müezzinleri ve imamları bulunur." diyerek bu konuda noktayı koymaktadır. 943 yılı civarında yazan Mesûdî de 913 senesinde Rusların (İsveç'ten gelen Vikingler) Hazar Denizi'nin güney ve batısındaki Müslüman topraklarına saldırılarından bahseder. Hazar kağanının izniyle ve ganimetin yarısının verilmesi şartıyla gerçekleştirilen bu akın başarılı olur ancak dönerlerken Hazar ordusundaki Müslümanların saldırısına uğrayıp mahvolurlar. Kaçıp kurtulanlar da İdil boyunca kuzeye giderken "Müslüman" Bulgarlar tarafından yok edilirler. Demek ki 913 yılı itibariyle Bulgarlar resmî seviyede tutkulu Müslümanlar hâline gelmişti. Dahası para verileri Almuş'un 921 yılından en az 15 yıl önce Müslüman olduğunu ve Cafer bin Abdullah adını aldığını gösteriyor. Zira ele geçen bir sikkenin üzerinde Halife el-Muktafi (902-908) ve Cafer bin Abdullah isimleri yaz maktadır. Bu ikincisi, Almuş'un Müslüman olduktan sonra aldığı isimdir. Hanın Müslüman oluşuyla aynı anda para basmasını düşünemeyeceğimize göre biraz daha erken bir tarihte din tercihini yapmış gözüküyor. Yani en geç 900 yılı ititbarıyle Bulgar memleketi resmen ve de ekseren Müslüman olmuş idi. İslam ülkelerinden çok uzakta bulunan ve arada Oğuzlar, Peçenekler, Burtaslar ve illa da Hazarlar gibi Müslüman olmamış toplulukların bulunduğu Bulgarların İslam'ı kabulünde yöneticilerin tercihini değil, tabandan gelen bir benimsemeyi görmek durumundayız zira eldeki zaman bilgisine göre Almuş Han'ın Müslüman olmayan babası Şılkı'nın zamanında da bu din buralarda yaygınlık kazanmış olmalı. Bu durumda, toplumların ilişkileri bağlamında ticareti düşünmekten başka fazla bir seçeneğimiz kalmıyor. İbn Fazlan'ın bulunduğu elçilik heyetinin Buhara'dan oraya giden 5.000 kişilik bir kervana katıldığını düşünürsek ticaretin büyüklüğü hakkında bir fikir edinebiliriz.
Sayfa 145 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.