Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

296 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ömrü yasaklarla geçen bir çınar...
Zekeriya Sertel Selanik'e bağlı bir kasabada doğdu. Babası kasabanın zenginlerinden " ağa " denilebilecek düzeyde bir kişiydi. Küçük yaşta annesi ölünce, iki kardeşiyle birlikte üvey anne zulmüne uğradı. Öyle ki üvey anne elinde iki küçük kardeşi hizmetçi olmuştu. Babası ise özellikle Zekeriya'nın üvey anneyle çatışmasına taraf olmak istemiyordu. Buna çözüm olarak Zekeriya'yı kasabadan uzak okula gönderdi. Okul günlerinde babası da ölünce, iki yoldan birini seçmesi gerekiyordu, ya kasabada kalıp babasının işlerinin başına geçecekti ya da eğitim hayatına devam edecekti. Zekeriya ikinci yolu seçti. Zekeriya'nın eğitim hayatı daha sonraları önce Paris, sonra Amerika'da devam etti. Eşi Sabiha Sertel ile birlikte Amerika'da okurlarken, Anadolu'da Kurtuluş savaşı başladı. Milli mücadele'ye Amerika'da katkıda bulundu. Şöyle ki, Amerikan gazetelerine, Amerikan kamuoyunu aydınlatmak için milli mücadeleyi anlattı, Atatürk'ü anlattı. Böylece Anadolu'da gerçekleştirilen savaşın emperyalizme karşı verildiğini, Atatürk'ün bu haklı savaşın başındaki lider olduğunu Amerikan gazetelerine yazdığı yazılarla anlattı. Amerika sonrası Türkiye'deki çileli günleri başladı. Önce Halikarnas Balıkçısı'nın yazdığı bir yazıdan dolayı İstiklal mahkemesi karşısına çıktı. Mahkemenin verdiği sürgün kararıyla birlikte üç yıl süreyle Sinop'a sürgün edildi. Cezası daha sonra affa uğradı. Sonra tekrar İstanbul.. İstanbul'da eşi ile birlikte çıkardığı Resimli Ay dergisi Zekeriya Sertel'in, Nazım Hikmet'i ve Sabahattin Ali'yi keşfetmesine vesile oldu. Özellikle Nazım Hikmet... Nazım Hikmet bu süreçte onun kardeşi gibi oldu ve Nazım'ın çileli yaşamı, Zekeriya Sertel'in çok yakından tanıklık ettiği bir süreçti. Zekeriya Sertel sosyalist bir gazeteciydi. Namusluydu , dürüsttü ama bu erdemler o günün şartlarında (bugün içinde geçerlidir bu şartlar) itibar gören özellikler değildi. Dolayısıyla önce İnönü hükümeti sonra Menderes hükümeti, onu hep yakından takip etti, taciz etti, tutukladı, kovuşturmaya uğrattı. Öyle ki Tan gazetesi olayları bardağı taşıran son damla oldu. Matbaası yıkıldı, yakıldı ve daha sonra matbaadan çıkan gericiler evine yöneldiler. Onu ve eşini öldürmek istediler. Tüm bunlara karşın, zamanın hükümeti ve İstanbul valisi bu durumdan haz aldılar. Ve yurt dışına çıkmak zorunda kaldı çok sevdiği vatanından uzunca bir süre uzak yaşadı Paris'te, Viyana'da, Bakü'de... Öyle ki seksenli yaşlarına geldiğinde, Hürriyet gazetesi aracı olarak onu İstanbul'a getirdi. Fakat yapılan görüşmeler sonunda bir çeşit gözaltında tutularak tekrar Paris'e geri gönderildi. Çünkü hükümet ortada hiçbir suçu olmamasına rağmen onu ülkeye kabul etmiyordu. Hatta Süleyman Demirel bir şart koşmuştu, eğer Sovyetler Birliği aleyhinde konuşursa kararın gözden geçirilebileceğini iletti kendisine. Türlü türlü pespayeler kısacası... Zekeriya Sertel bu özlemini ancak 1977'de Ecevit hükümeti sayesinde giderebildi. Bab-ı Ali'nin bu çileli çınarını okuyun.. Tavsiye ederim.
Hatırladıklarım
HatırladıklarımZekeriya Sertel · Can Yayınları · 201557 okunma
··
1 artı 1'leme
·
238 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Okumadan beğendim, ne ile karşılaşacağımı bildiğim için .. Şimdi okuyabilirim …Eline, dimağına sağlık Barış…
Barış okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🙈 Güzel kitaptı, vesselam:))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.