Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Hiçlik ya da Her Şey (spoiler olabilir)
Kitapta suçluluk psikolojisi, toplumun kadınlara olan bakış açısı çok iyi ele alınmış. Kullanılan metaforlar ve karakterlerin mitolojikleştirilip anlatılması kitap dilini zenginleştirmiş. İlk başlardan beri bahsedilen ve kim olduklarını bilmediğimiz ancak karakterin sürekli olarak bahsettiği Âdem Bir, Âdem İki ve Âdem Üç karakterleri kitabın sonunda postmodernizmin önemli özelliklerinden biri olan üst kurmaca tekniğiyle muazzam bir şekilde açıklanıyor. Hikayenin içindeki o hikayeleri okuduğumuz anda bize kitabın sonuyla ilgili ipucu veriyor aslında. Kitabın böyle bitmesi de ikinci kitapta ne olacağı ile ilgili merak uyandırıyor. Fakat tüm bu akıcı anlatım ve meraklı biten son dışında benim en çok etkilendiğim yerler birinci bölümdeki karakterin ruh haliyle ilgili iç çözümleme ve karakterin kedisinin ölümüyle ilgili olandı. Karakterin kendisini psikolojik olarak rahatlatmak için bilinçsizce geliştirdiği teknikleri var. Bu tekniklerin aşırıya kaçması nedeniyle kendisini rahatlatması yerine sürekli yargıladığını görüyoruz. Kafasının içinde düşünceleriyle savaş veriyor. Bu savaşın sonucunda kaybedenin kendisi olduğunu kendine bir koltuğu bile hak görmeyişinden ve yetişkin bir kadın olmasına rağmen annesinin geçmişte söylediği bir cümle üzerine kendi ayaklarına ceza vermesinden anlıyoruz. Karakterin aynı yargılamaları ilerleyen sayfalarda kedisini kaybettiğini öğrendiği anda da devam ediyor. Benim karakterle en çok empati yaptığım yer burasıydı çünkü ben de kedimi kaybettim ve bunu kitabı okumadan iki gün önce öğrendim zaten çok üzgün bir ruh halindeydim üstüne bu kitabı okuyunca bu sefer karakterle birlikte üzüldüm çünkü karakterimizin yaptığı gibi ben de kendimi suçladım. İsviçreli psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross’un da ortaya attığı teoride açıkladığı gibi yasın beş evresi vardır. İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Karakterimiz tam olarak bu aşamalardan geçiyor. Kedisinin öldüğünü bildiği halde bunu inkar etmesi, kaybolduğu için kendisine öfke duyması, kedisini bulmak için kaybedilenleri bulma ofisine gitmesi yani pazarlık yapması, kedisi hâlâ yanında olmadığı için depresyona girmesi ve en sonunda öldüğünü kabullenmesi. Bu kitabı okuduktan sonra ve yaşadığım kayıp sonucunda hiçbir şeyin sonsuz olmadığını anladım. Bu kaybı yaşamasaydım kitabın son kısmında şimdi hissettiğim duyguları hissedemezdim çünkü insan bir şeylerin acısını anca kendi yaşadığı zaman anlıyor. Benim için kayıp hep filmlerde görüp kitaplarda okuyacağım, her zaman başka insanların yaşayacağı fakat kendimin hiç deneyimlemeyeceğim bir şey olarak geliyordu. Bunu deneyimlemem sonucu bir aydınlanma yaşamış oldum ve kabullendim. Bunda kendimin bir suçu olmadığını anladım fakat karakterde de gördüğümüz gibi o an insan psikolojisi çok farklı işliyor. Hayatımızda yaptığımız her şey farkında olarak ya da olmayarak içinde bulunduğumuz psikolojik durumla ilgili değil midir zaten?
Hiçlik ya da Her Şey
Hiçlik ya da Her Şey
Tuğba Saydam
Tuğba Saydam
Hiçlik ya da Her Şey
Hiçlik ya da Her ŞeyTuğba Saydam · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 2024103 okunma
··
8 artı 1'leme
·
172 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.