Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yalnız benim için değil, bir nesil için bile sınırlanamayacak kültür olayıdır Cemil Meriç'in yazıları. Bu olayı altı yedi yıldır konuştuğum insanlara duyurmaya çalıştım. fakat yazamadım. Çok kişi de benim gibi yazamadı belki. Yazılsa ne değişirdi, yahut ne kadar büyürdü olay: o da ayrı bir konu. Gerçek olan şu: Bütün dünyayı dolaşan hür tecessüs, "bir çağın vicdanı olmak" yolunda, kendi mazisine sahip çıkıyor. Osmanlı olduğunu söylüyor ve "Mazlum bir milletin sesi olmak isterdim" diyor ve devam ediyor: "Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden hir köprü." Öyle bir tefekkür ki, Saint-Simon'dan Hint Veda'larına, İbn Haldun'dan Machiavelli'ye, kültür ve medeniyet tartışmalarından ideoloji çevresindeki kavram çekişmelerine, kelimelerin asırlarca süren macerasını takibe koyuluyor, yine de gençlik yıllarının sanat heyecanından kurtaramıyor kendini: "Yazarı okuyucudan ayıran bütün duvarları yıkmak, sesimi bütün hiziplerle duyurmak istiyorum" diyor. Yazmak, belki bu sesi, bir şuurun ve ilmin sesini daha çok yayacaktı, bunun için gerekliydi. Fakat bu şuurun tutkusu büyüktü: "Öyle bir ifade yaratmak istiyorum ki, Türk insanının uyuşan şuuruna bir mızrak gibi saplansın. İsrafil'in sûru gibi heybetli bir ifade. Sanatla tefekkürü meczetmek." Gecikmeyi söyledikten sonra, sebebini de açıklamak gerek: Tek kelimeyle tereddüt. Kemal Tahir ve benzerlerinden farkını düşündüm. Gün gün aydınlatan yazıları, kitapları ve sohbetleri bu tereddüdü ortadan kaldırdı. Bu tereddüt belki onun da tereddüdüydü, yahut bana ve benim gibilere öyle geliyordu. Cemil Meriç olayının bir yanı olduğu için yazıyorum bunları. Bir vicdaın sesi, ancak bir vicdanda yankılanır çünkü.
Sayfa 13 - Mustafa MiyasoğluKitabı okudu
·1 alıntı·
217 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.