Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

ten kafesinde can kuşu
kafeste tutsak olmasını, esirlikten bizar düşmesini kaldığı boğucu şehir hayatına ve şehir mimarisi paralelinde inşa edilen evine bağlayan Can, bir sahilkasabası köydeki saf ve zarif kulübeye yerleşmişti. ve işte bir kez daha gün ışığı bu ruhî vatanımın cismi dediği, terakkilerine vesile bildiği kulübesinin camlarından odasına vuruyordu. artık vatanına varmaya doğru yol aldığını yaşamanın yüksek seviyesinde hissediyordu. yolun çok başlarında olmadığını da. ten kafesindeki can kuşum kafeste bir gedik açtı diyordu. çıkmak artık bir adım ötede. peşisıra gelecek birkaç gedik açılışından sonra geçecem diyordu vatanıma. ve armağan edeceğim hakk'a canımı. bu kuş canı ilelebed kalacak değildi ya zaten ten kafesinde. elbet varacaktı birgün varılacak yere. ister düzünden ister tersinden. ister hakk'ın rızasına uygun olarak, ister hakk'ın rıza dışı kazasına uygun olarak. varacaktı ama. öyle veya böyle varacaktı. madem ki varmak var öyleyse rıza varken neden rıza dışı kazasını arzulasın ki can kuşu. mekân ve zaman. vesilelere yapışınız ölçüsü. hepsini düşüne düşüne. ilmek ilmek dokumakla bir gedik açmıştı can. ten kafesinde ilmek ilmek dokumakla bir gedik açmıştı. az kaldı. ha vardı ha varacak. bazen öyle yaşıyordu ki varmanın aşkına, bazen öyle lezzetleniyordu ki vatana varma arzusunu en şiddetli şekilde yaşamaktan, o sıra ten kafesinde bir gedik açıldığını değil adeta ten kafesinin paramparça olduğunu düşünüyordu. ama mesele böyle aniden hissedilen anlık hissedilişlere hasredilemeyecek kadar mühimdi. ve özün özü de zaten bu tek anda vaki olan yüksek aşkı daimî hâle vardırtmak, bir sürekli aşk hâlinde olmaktı. aşkın sürekliliğini yakalamak. kulluğun ritmine kulak kesilmek her ân. aşk. evet aşktan güzel balta olmazdı ten kafesini parçalamak için. vecd. sonsuz bir vecde ulaşmak. ötelere hasretle vücuda gelen sürekli vecd hâli. ve sürekliliği aşmak en sonunda. doyumsuzluk mu. sadece inşa etmek için. hep bir adım daha atmak için. ileriye doğru cüret bahşeden doyumsuzluk. tatminsizlik. hakk'ın insana en büyük lütfudur onca tatminsizlik. ne ki vardım bu değil dediği herşeyi ona yaşatan bahşedilişti doyumsuzluk, tatminsizlik. doymuyorum. doymuyorum diye söylenir durur içinde. birşey eksik birşey eksik ne o diye diye adım atardı ilerilere doğru farkında olmadan. her bir adımda başka bir adım atmanın mecburiyetini görüşü öte arzusunu kızıştırırdı. can yolcu. yolda olan can. ten kafesinden sıyrılıp da çıkmak arzusunun fitilini yakan can. hep bir hasret hep bir hasretle yaşayan, her nereye vardıysa burası değil. daha da ötesi var. burası eksik tamamlanmak lazım dediği bir yolculuk. şimdi ise heryerin kendisine ait bir tamamlılığı varsa da sırf bu lokal tamamlılığın heryerde oluşundan dolayı mahallî tamamlılıkların aslında tamam olmadığını bildiği bir durakta yolculuk.. yolculuğu devam ediyor can'ın. çıktı can bir sonsuz sefere. ömrünün o son gününde temmet tahrir olunacak can'ın. nedir temmet bilmeden, yaşamadan hakikatiyle can...
·
179 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.