Rüzgarlada içi oyulmuş, daha doğarken, kumlarla, yağmur suyuyla kaplanan… Orada, kat kat dizili delik deşik taşların arasında, kimsenin yanıma gelmeyeceği bir yerde, bir başıma kalakaldım: Soyunuk, yitik, sonuna dek yenilmiş. Trajedilerin, suçun ve bağışlanmanın çok ötesinde, lime lime, harf harf çözüldüm yazgımdan, uğuldayan çamura karıştım. Beni kendimle buluşturacak ve ondan azat edecek sözcüğü bulamadım. Bin yılların darbeleriyle kolu kanadı kırılmamış, ikiye yarılmamış, karanlıklardan çıkıp gelen, üzerinde şafağın sökebileceği bir sözcük.