Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

445 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kırmızı Pabuçlu Kedi
Kimilerine göre o “erkek düşmanı” ,kimilerine göre “anaç”, kimilerine göre de kadın intikamının ta kendisidir. Hikayesi II. Dünya savaşı başladığında başlar.(1939) Büyük büyük annesi “cadı” olduğu suçlamasıyla yargılanmış, sonra serbest bırakılmıştır. Yazar olma yolunda ihtiyacı olan motivasyon için, “kendime bir ‘cadı’dan daha iyi bir ‘ata’ bulamazdım” demiştir. Büyükannesi için “yarım asılmış Mary “ şiirini yazar. Büyükannesinin yılları cadı suçlaması yapılan kadınların idam edildiği bir dönemdir. Babası doğa bilimlerinde profesör olan Margaret,daha okula gitmeden okuma yazma öğrenir ve ilk romanını 6 yaşında iken yazar. “Yalanım varsa ay üstüme düşsün”; bu Atwoodun ilk şiirinden… Değişmeyen tek bir tutkusu vardır; yazmak. Ona göre; “Roman yazmak kısmen tanıdığımız dünya için yapılan bir kutlamadır.” O dönem Kanada okullarında Britanya milliyetçiliği öğretilmektedir ve eğitim sistemi ırkçıdır. Bu durum bile Margaret’i diğer dil ve edebiyatları keşiften alıkoyamaz. Üniversiteye gitmeden ve üniversite birinci sınıfta Amerikan , Fransız, İspanya, Rus, Alman edebiyatlarını hatim eder. Tarihe meraklıdır. Bodrum katları tarih kitapları ile doludur. Winston Churchill’in savaş hakkındaki beş cildini okuduğunda daha 14 yaşındadır. Onun ilgi alanı marjinal olarak nitelendirilebilecek şeyleri alıp ortaya doğru çekmektir. O her zaman mantık ve duygu arasını, korku ve empati arasını arayan biridir . Lisede arkadaşlarına yazar olacağını söylediğinde arkadaşları buna çok şaşırmıştır. Onları şaşırtan Atwood’un böyle bir isteğinin olması değil, bu isteğini yüksek sesle söyleme cesaretidir. Üniversitede okurken kafelerde garsonluk yapar. Ders çalışırken ve yazarken onlarca kupa kahve içmektedir. Okulda hep aynı kafeye gitmekte ve aynı kahveyi sipariş etmektedir.Üniversitede kahvesini içtiği bu kafeye 30 yıl sonra “The Cat’s Eye” ismi verilmiştir. Artık Atwood, basın ve yazın dünyasının da “kedi gözlü”südür. 1950 ve 60’lı yıllar hem Amerika hem de Kanada örneğinde kadın hakları konusunda şaşırtıcı düzeyde geri yıllardır. Kitapta kadın hareketi yolculuğunun nereden nereye geldiği ile ilgili çarpıcı detaylara da yer verilmiştir. Örneğin; 1951’den önce kadınlar Kanada’da jüri üyeliğine giremez. Yine 1950’li yıllarda üniversitelerde kadınların öğretim üyesi olmaları çok zordur. Harvard mezunu olan Atwood,1961’de yine Harvard’a mastır için geri döner.O yıllar Harvard için eril yıllardır . Öyle ki öğrenci radyosunda hiç kadın spiker yoktur. Çünkü kadın sesinin dikkati dağıttığı düşünülmektedir! O dönemde Harvard'da kadınlar, halen cin­selliklerini teşhir ettiklerinden dolayı cezalandırılmaktadır.Son derece frapan kızıl saçlarınız varsa ve o saçları salıyorsanız, fuşya renkli giysiler bir de mini etek de giyiyorsanız bunlar okuldan atılma sebebidir. Hikayelerinde geçen birbirinden çok farklı kurgunun ve karakterin nasıl oluşturulduğu sorusuna Margaret, öğrenciyken geçimini temin etmek için garsonluk yaptığını, bu deneyimin ona bir çok hikayesinin arka planını oluşturttuğu cevabını verir. O dönem kadın yazar ve şairlere nasıl bakıldığını da yazar bizzat “kedi gözlü”den aktarır.Margaret, yazar olmak için zaman bulduğunda , işi olan kadınlara çok tuhaf bakıldığını, ünlü kadın yazarların biyografilerinin onların ne denli sapkın ve/veya cinsel açıdan ge­lişmemiş, çocuksuz vesaire olduğundan söz ettiğini fark etmeye başlar, fakat artık çok geçtir.Kadın olmanın dezavan­tajlarını görebilmektedir, ancak bu durum ona çok vahim veya kesin gelmemektedir. Kadın şairlerle ilişkilendirilmiş belli gelenekler vardır; gerçek bir şair olmak için, kendilerini bir dolaba kilitlemeleri (Ernily Dickinson), hayata kefende açılan bir so­lucan deliğinden bakmaları (Chrisrina Rosetti ), içmeleri ya da intihar etmeleri gerekmektedir. Şair ve kadın iseniz, bu süreçte en az bir kez intihara teşeb­büs etmediğiniz takdirde, meslekte ciddiye alınamayacakmışsınız gibi bir düşünceye kapılır. Bu yüzden Margaret’in kaybedecek zamanı yoktur. Bir kadın yazarın özel yaşamına nasıl şekil vereceğini çözmesi kolay değildir. Bir şeylerin arkasına sığınma rolü oy­nayan erkek yazarların aksine, kadın yazarlar hep korunmasızdır. İyi bir yazar olacaksa, Avrupa'da bir yerde olması, önemsiz bir işte çalışması ve bir tavan arasında ya­şayıp roman yazması gerektiğine inanır. Hedeflerini gerçekleştirmek için Margaret, Fransızcasını geliştirir. Almanca ve Latince öğrenir. İlk eşi ile birlikte İngiltere, İtalya ve Lüksemburg ‘da yaşar. Kendisini feminist olarak tanımlar ve feministlerin pek çok şeyi doğru yaptığını düşünse de, feminizmin ona çocuk yapmasının gerekmediğini söylemesine ihtiyaç duymaz. Feminist hareketin evlenmeme ve çocuk yapmama kararlarını eleştirir. Gerek anekdotlarıyla, gerek Margaret’in muhteşem şiir örnekleriyle, gerekse de hayattaki hedeflerim adına aldığım notlarla muhteşem bir kitaptı. Özellikle kendini “yazar” olarak tanıtan okurlar için; dünya edebiyatını yalayıp yutmuş, bir eleştirmen titizliği ile dünya şiir antolojisini incelemiş, öğrenciliğinden itibaren garsonluktan anketörlüğe kadar birbirinden farklı işlerde çalışmış, ana diline 3-4 yabancı dil daha eklemiş, Avrupa’nın farklı ülkelerinde yaşamış, birbirinden farklı kültürleri, alt tabakayı kedi gözü dikkatiyle gözlemlemiş , yazar ünvanını sonuna kadar hakeden bu kadını okuyun ve patilerini takip edin.
Margaret Atwood
Margaret AtwoodRosemary Sullivan · Everest Yayınları · 201316 okunma
·
423 görüntüleme
Canaokumalar okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık💐💐
Farfallina okurunun profil resmi
Teşekkür ederim🙏🌺
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.