Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

101 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Orhan Kemal'in toplumcu gerçekçi bayrağı dalgalanıyor.
Kitap, 11 farklı öykünün bir araya getirilerek oluşturulduğu bir eser. Öykülerin tamamının ortak özelliği, yolda sokakta gördüğümüz ve hikayesi nedir diye biraz olsun düşündüğümüz insanların hikayelerine adeta edebiyat penceresinden yaklaşması. Çukurova yöresinin yaşayan niş kelimelerini öyle güzel serpiyor ki öykülerine, başlıkta yazdığım Orhan Kemal bayrağı metaforunu aslında güçlendiriyor. Toplumcu gerçekçi yanı daha fazla hissedilen ve varoluşçu sorgulamalarla da tesirini güçlendiren öyküler her biri. İnceleme sürprizbozan (namıdiğer spoiler) içeriyor. -Kırmızı Defter, bir trans bireyin özgeçmişini kütüphanenin üstünden yazılanı okuyan (bana göre anlatıcı bir kedi) anlatıcı ile ilerliyor. Geriye gidişlerini defterden okuyan anlatıcıdan dinlemek hikayenin etkisini güçlendirmiş. Bireyimiz adsız, tıpkı kendini toplumda kimliksiz hissetmesi gibi. O akşam eve gelen adam da Tanpınar'ın sözünü ettiği "bilinmeyenin lezzetini" kötülükle aramaya gelmiş ve eyleminin sonucu yaralanmayla ödeyen bir meraklı. O dönemlerden günümüze miras kalan sıla hasretini belki de özetleyen cümle de şudur: "Çalışacak kadar şehirde, yaşayacak kadar sürgündeler." -Sırttaki Maymun, Abdulkerim ve Diğerleri uyuşturucu bağımlısı bir gencin, biraz yazarın biraz babasının müdahalesiyle kurtulduğu batağı okuyoruz (belki de yazarımız, babada kendini de özleştirmiş olabilir). Bir kişi dahi kurtulsa ne kadar sevineceğimizi o romantik sonda da imliyor aslında yazar ama ya kurtaramadıklarımız? Ya babasını öldüren Cabbar? Okurken onların üzüntüsü ile Abdulkerim'in mutluluğu karılıyor içinizde. -Naze, ah en sevdiğim öykü. Yazarın "içimizdeki hatırata selam duralım" diyip eski aşklarımıza, yarım kalmışlıklarımıza selam durmamızı istediği öykü. Ben bu öyküye romantik yaklaşarak okudum, Kar'oğlan'ın kalbindeki yarımlığa özdeşlik atfettim. Anlatıcımız elektrik kalfası Kar'oğlan, sokakta geçirdiği günlerden arkadaşı olan Naze'yi mi gördü acaba? Bence o kız Naze'ydi. Süleyman Usta da hem Tanrı-yazarımızın bir babacan müdahalesi hem de Kar'oğlan'ın hayat akışında (paralel evrenler de düşünüldüğünde) olabilecek en iyi seçenek. -Gazi Koşusu, umudun fakirin ekmeği olduğu ve o ekmeğin bir şekilde kursakta kaldığı ama o umuda dair heyecanların ortalama Türk abilerinde, kocalarında, akrabalarında hala nasıl dinamik olduğunu size hatırlatan öykü. "Olur olur, olmadı çay demleriz" edebiyatını beğenmesek de hala toplumumuzda yer bulduğunu ve umudun heyecanıyla birleşip bizi hayata bağladığını gösteren bir öykü. -Samuray'da hapis yatan ve evladıyla çatışması bitmemiş -en azından o çatışmayı evladının bitirmediğini bildiğimiz- bir babanın ve çayhane ocakçısının öyküsünü okuyoruz. Her gün içerisinde yaşadığı hayhuyun sonunu "benim de günüm gelecek" umuduyla yaşayan ve hayatının önünü ardını sorgulamayan bir adamın öyküsü. Bu arada canım ülkemin belki de güzel yanlarından birisi de bu. Samuray unvanını almanız için illa Japonya'daki sıkı terbiyeler gerekmez, çekik gözlüyseniz ve biraz bıçkınsanız hayırlı olsun, lakabınız bellidir. Samuray'ımız da tam olarak böyle :) -Pisi Pisine'nin Bedir Ali'sinin yazarımız olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. Anlatıcımız Cabbar, Bedir Ali'nin arkadaşı. Tablacı, namıdiğer sokakta meyve sebze satan abilerimizden. Bedir Ali ve Yılmaz, anlatıcımızı uyutmamak için damda sohbet ediyorlar. Cabbar, Ali'nin yazdıklarıyla an içinde mest olurken bir yandan da özgeçmiş çıkarıyor. Üçünün özelinde, hepimize hikayelerimizin farklı şeritlerde olsak da aynı yolda olduğunu hatırlatıyor. -Yanık, tipik bir Maupassant hikayesi gibi gelebilir ama değil. Burada o silahın kurusıkı olmasıyla yazar sağdan kaçıyor :) Lakin kaçarken tüm etnisitelerin hem saygısızca hem de bir o kadar da huşu içinde nasıl yaşadıklarıyla başlayıp minik omuzlara annesizlikle yüklenen o ağırlığı işliyor. Kız evlatlarının anne yerine atanmasının evlattaki yaralarını okuyorsunuz. -Sarı’nın Yeri, bir ortalama mahalle abisini everip apartmana koyarsanız ne olur sorusuna cevap veriyor. Bu abinin de kaçacağı yer mahalledeki samimi arkadaşlarıyla rakı içilecek mekan. Adana’dan çıkarıp nereye koyarsanız koyun bir Sarı’nın Yeri daima vardır etrafınızda. Mekana da müdavim olduğunuz için simalar yabancı gelmez. Yazar bir noktada da yerel meyhane panoraması çiziyor. Eski nesil olanlarından yalnız :) Kahraman-anlatıcının mekanda içip kalkmasıyla yaşadığı katarsisle bitiyor öykü ve aslında hepimizin bir nefes alma alanına ihtiyacı olduğunu söylüyor altmetninde. -Kayıt, yürek burkan bir isyan öyküsü. Kahraman-anlatıcımız Yusuf’un sınavı dört çocuğuyla beraber eşi olmadan ortada kalmasına Hatice üzerinden isyanını anlatıyor. Bu noktada öykünün sonunda yazar şunu soruyor: İntihar çözüm mü? -Üç Beş Taksit, kuşaklardan miras aldığımız acıların toplamı. Kitabın en uzun öyküsü, üç bölüm halinde. İlk bölüm; hasta babanın hastane süreciyle kendisi, ailesi ve babasıyla başlattığı hesaplaşma ve sorgulamaların nüvelerini içeriyor. İkinci bölümde, daha iyi bir baba olabilmeyi kendine borç sayan kahraman-anlatıcımızın yapacaklarını zihninde taksitlendirmesi ve bunları yapması veya yapamaması üzerine ilerliyor. Üçüncü bölümde babadan aldığı hastalık, aileden gelen dram ve vefa borcuna neden taksit dediğinin gizemini içeriyor. Babalarımızın hoyratlığı gölgesinde annelerimizin, ablalarımızın veya kız evlatlarının da nasıl ezildiğini ama yine de vakur durduklarını gösteren bir sonla da bitiyor. Novella kıvamında giden ve uzasa güzel bir novella olacak bir öyküydü. -Son Öykü “Kuş Ağıdı”, başlangıçta anlatıcı geçişlerinde biraz tekleyen ama sonunda o geçişleri yerinde olan bir ayrılık öyküsü. Aklımda uyandırdıklarından ilki, niye ayrılıyoruz insanlardan? Niçin onlardan gitme ihtiyacı duyuyoruz? Yahut gittiğimiz insanları neden yeniden arama ihtiyacı duyuyoruz? Bu soruların karanlığında da bitiyor kitabımız. Ezcümle; her bir öykü mekanından anlatıcısına kadar sıradan hayatları bir küme halinde mikroskopa yatırmış, önümüze koymuş. Bir ilk kitap için olacak tüm güzellikleriyle ve kusurlarıyla beraber takdire şayan bir eser. Okuru bol, anması daim olsun kitabın.
Eski Zaman Türküsü
Eski Zaman TürküsüCabir Özyıldız · Vacilando Kitap · 202344 okunma
·1 alıntı·
710 görüntüleme
Cabir Özyıldız okurunun profil resmi
Emeğine sağlık Arzu hocam. Sevgiler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.