Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Adolf Hitler'in İslam hakkında görüşü...
_______________________________________ "Semitik bir din" olarak İslam fikri -dolayısıyla ırkçı bir din görüşü- Nazi yetkililerin ve ideologların İslamla ilgili düşüncelerinde büyük bir rol oy­namadı. Aslında, Hitler de dahil olmak üzere birçoğu, İslam­dan söz ederken ırk ile dini ayırt etti. Birçok Nazi seçkini, İslama sempatisini ifade etti. Müs­lüman inancından belki de en çok büyülenen ve Nasyonal Sosyalizm ile İslam arasında olduğuna inandığı yakınlık konusunda en çok coşkuya kapılan kişi Himmler'di. Edmund Glaise von Horstenau Şubat 1943'te Balkanlar'daki Müslüman SS tümenini Berlin'de Himmler ve Hitler'le değerlendirdikten sonra, Himmler'in Hıristiyanlığı küçümse­diğini, İslamı "çok hayranlık verici" bulduğunu belirtti.[1] Hitler de benzer bir açıklamada bulunmuştu. Horstenau'ya göre birkaç ay sonra Himmler konuyu tekrar açtı: "Müs­lüman sorununu da konuştuk. Tekrar Muhammedi dinin kahramanlığından söz ederken, Hıristiyanlığı, özellikle Katolikliği küçümsediğini ifade etti."[2] Reichsführer de, İslam tarihine ilişkin yorumunu Kersten'le paylaşacaktı. Müslüman Türk orduların on yedinci yüzyılda Avrupa'yı fethedememiş olmalarına hayıflanmaktaydı: Saflarında, hatta yüksek mevkilerde Avrupalılarında savaştığı Türklerin 1683'te geri çekilmek zorunda kalmak yerine Viyana'yı ve Avrupa'yı fethettiğini varsayalım. Muhammediler o sırada zafer kazanmış ve İslam bütün Avrupa'ya yayılmış olsaydı, Hıristiyan kiliselerin siyasetle ilişkisi tamamen kesilirdi... Çün­kü Türkler dinsel bakımdan hoşgörülüydü, siyasete bulaşmamaları koşuluyla her dinin var olmaya devam etmesine izin verirdiler -aksi takdirde bitirilirdi.[3] Hitler de İslamdan büyülendiğini gösterdi. "Mein Kampf"ta, Hıristiyan misyonerlerin gösterebildiği "çok mü­tevazı başarılar"la karşılaştırıldığında, "Muhammedi inan­cın" Afrika'da ve Asya'da hızlı "ilerledi"ğini kabul etmişti.[4] Savaştan sonra, Eva Braun'un kız kardeşi Ilse, Hitler'in kendisiyle ve Eva'yla İslam dinini sıkça tartıştığını hatırlamaktaydı.[5] Sofra sohbetlerinde Hıristiyanlığı, özellikle Ka­tolikliği değersizleştirmek için İslamı Hıristiyanlıkla karşılaştırırdı. Güçlü ve pratik bir inanç olarak tasvir ettiği İslama karşı, Hıristiyanlığı yumuşak, yapay, zayıf bir ıstırap dini olarak nitelemekteydi.[6] Hitler etrafındakilere, İslam şimdinin ve buranın bir dini olduğu halde, Hıristiyanlığın gelecek krallığın -İslamın vaat ettiği cennetle karşılaştırıldığında pek çekici olmayan bir krallığın- dini olduğunu söylüyordu. Hitler İslamı, hayranlık duyduğu diğer Asya dinleriyle de karşılaştıracaktı. 4 Nisan 1942'de şunu ilan etti: "Tıpkı İslamda olduğu gibi, Japon devlet dininde de hiçbir terörizm türü yoktur, aksine bir mutluluk vaadi vardır."[7] Hıristiyanlık ise aksine, "dinin terörizmi"ni "evrenselleştirmişti;" onun gözünde bu, "yahudi dogması"nın bir sonucuydu. Birkaç ay sonra, "yahudi pisliğinin ve pa­paz zırvasının" Almanlara kakaladığı Katolik Kiliseye karşı ajitasyona başlayınca, "Dünyanın diğer bölgelerinde Kon­füçyüs, Buda ve Muhammed'in dini gibi dinsel öğretiler dindarlığa inkar edilemez ölçüde geniş bir taban sunarken" Hıristiyanlığın Almanlara musallat olmasından duyduğu öf­keyi dile getirdi.[8] Hıristiyan Kilisenin "kanıtlanmış asılsız­lığa" bağlılığına ateş püskürürken, tekrar İslamdan söz etti:[9] "Bir kişi kayıtsız bir adamın kopyasını kendi İlah kavrayışı olarak sunduğunda, Yaradan'a ilişkin bilgimize fazla bir şey eklemez. En azından bu bakımdan Muhammedi, bir Allah kavrayışı oluşturmak insana lütfedilmez dediğinde, daha aydındır." Bu konuyu genişletip İslam tarihine kafa yordu. İber yarımadasının İslami dönemini, "İspanya tarihinde en kültürlü, en entelektüel ve her bakımdan en iyi ve en mutlu dönem" olarak tarif etti; bunu, "aralıksız zalimlikleriyle zu­lüm dönemi izledi."[10] ... Ziyaretçileri ona [Hitler'e] şöyle dedi: Muhammedi­ler sekizinci yüzyılda Fransa'yı geçip Orta Avrupa'ya sızmaya çalışınca, Tours Savaşında geri püskürtül­müştü. Bu savaşı Araplar kazansaydı, bugün dünya Muhammedi olurdu. Çünkü onların dini, inancı kılıç­la yaymaya ve bütün ulusları inanca boyun eğdirme­ye inanan bir dindi. Alman halklar bu dinin varisleri olurdu. Böyle bir itikat, Alman mizacına kusursuzca uygundu. Hitler şunu söyledi: Fetihçi Araplar, ırksal aşağılıklarından ötürü, ülkenin sert iklimiyle ve koşul­larıyla uzun erimde başa çıkamazdı. Daha dinç yerlile­ri zapt edemezlerdi; bu yüzden sonunda Araplar değil, Müslümanlaşmış Almanlar Muhammedi İmparatorlu­ğun başında olurdu.[11] Hitler İslamı "Semitik" bir din olarak algılamadı, dini ırktan ayırdı. Bir din olarak İslamdan büyülenmesine rağmen, Hitler için taraftarlarının ırkı sakin ama kalıcı bir sorun olarak durmaktaydı. Avrupa'nın İslami fethiyle ilgili bir tarihsel spekülasyonu bu açıklamayla bitirdi: "Görüyorsunuz, şanssızlığımız yanlış dine sahip olmaktı... Muhammedi din... bize Hıristi­yanlıktan daha uygun olurdu. Uysallığıyla ve gevşekliğiyle Hıristiyanlık niye olsun ki?"[12] 1939 yazında Hitler aynı konuyu, Berghoftaki bir re­sepsiyonda Suudi elçi Halid el-Hud el-Gargani'yle de tartış­tı. Toplantıya katılan Werner Otta von Hentig'in bildirdiğine göre, "Halid el-Hud'un ortaya attığı, Charles Martel Serazen­leri yenmeseydi, onlara Alman ruhu aşılasaydı ve İslamı Al­man dinamizmiyle taşıyıp kendine göre dönüştürseydi Av­rupa nasıl olurdu düşüncesi tartışıldı... Führer bu düşünce çizgisini çok dikkate değer olarak niteledi."[13] Dişişleri Bakanlığının Balkanlar özel temsilcisi Hermann Neubacher de otobiyografisinde şöyle diyordu: "Hitler İslama büyük sempati gösterirdi" ve "Almanlar Müslüman olsaydı, tarihte daha başarılı olurdu," kanaatindeydi.[14] Führer Karargahında Hitler'in sofra sohbetlerinde not olan görevli Henry Picker, Hitler'in "İslam askerlerinin tutumu"nu övdüğünü hatırlatıyordu.[15] Hitler Müslümanları yalnızca Ermenilerden değil, Rosenberg'in himayesindeki Gürcülerden de açıkça üstün tutmaktaydı. "Yalnızca Müslümanları güvenli buluyorum," dedi Hitler. "Ötekilerin hiçbirini, güvenli bulmuyorum." Hitler'in Müslümanlara koşulsuz güveninin nedenleri çeşitliydi. İslama ilişkin olumlu ideolojik görüşleri dışında, 1. Dünya Savaşı deneyimleri de onu etkilemiş olabilir. Dahası, Kuzey Kafkasya'da Müslümanların ve Kırım'da Tatarların işbirliğinden de etkilenmiş olabilir.[16] Kuşkusuz, İslama ilişkin Nazi seçkinler arasında dolaşan düşüncelerle ilgili bilgimiz anılardan ve savaş sonrası tanıklıklardan gelir ve bunları, elbette, ihtiyatla okumak gerekir. Yine de bu anlatımlar, İslam konusunda rejimin üst kademelerinde egemen olan ideolojik fikirlerin dikkate değer ölçüde tutarlı bir resmini çizer. İslama hayranlık, Nazi seçkinlerle de sınırlı değildi. Benzer tutumlar, 1930'larda ve 1940'larda Almanya' da yayınlanan bir yığın ideolojik kitap ve makalede de yer alır... _______________________________________ Kaynaklar: [1]: Ein General im Zwielicht, ed. Broucek, cilt 3, 189-190 (Şubat 1943), alıntılar 189'da. [2]: A.g.e., 322 (Kasım 1943). [3]: Aktaran a.g.e., 206-207 (7 Aralık 1942). [4]: bkz. The Testament of Adolf Hitler: The Hitler-Bormann Documents, February-April 1945, ed. François Genoud, çev. R. H. Stevens, sunuş H. R. Trevor-Roper (Londra, 1961), 42-46 (7 Şubat 1945), 45; Almanca metin için bkz. Hitlers po­litisches Testament: Die Bormann Diktate vom Februar und April 1945, sunuş H. R. Trevor-Roper, sonsöz Andre François-Poncet (Hamburg, 1981), 54-59 (7 Şubat 1945), 56. [5]: Ilse Braun bu yorumu Mayıs 1971'de Werner Maser'le bir görüşmede yaptı, bkz. Werner Maser, Adolf Hitler: Legende-Mythos-Wirklichkeit (Köln, 1971), 475. Yine de Maser'ın açıklamalarını ihtiyatla ele almak gerekir, ama Hitler'in İslama yönelik tutumu bağlamında bu anlatım akla yakın gibi görünür. [6]: Hitler'in Hıristiyanlık ve özellikle Katoliklik hakkında görüşleri ko­nusunda bkz. J. S. Conway, The Nazi Persecution of the Churches 1933-45 (Londra, 1968), tüm metinde; alternatif bir görüş için, Ric­hard Steigmann-Gall, The Holy Reich: Nazi Conceptions of Christianity, 1919-1945 (Cambridge, 2003), tüm metinde. [7]: Hitler's Table Talk, 393 (4 Nisan 1942, öğle vakti); neredeyse aynısı, Hitlers Tischgespräche im Führerhauptquartier, 184 ( 4 Nisan 1942, öğle vakti) içinde. [8]: Hitler's Table Talk, 514 (5 Haziran 1942, öğle vakti); neredeyse aynısı, Hitlers Tischgesprãche im Führerhauptquartier, 355 (5 Haziran 1942, öğle vakti). [9]: Hitler's Table Talk, 606 (1 Ağustos 1942, akşam). [10]: A.g.e., 607 (1 Ağustos 1942, akşam). [11]: Albert Speer, inside the Third Reich (New York, 1970), 96. [12]: Aktaran A.g.e [13]: Hentig, İç Not ("Aufzeichnung über den Empfang des Sondergesandten von König Abdul Aziz Ibn Saud, des Königlichen Rats Khalid Al Hud al Gargani"), 20 Haziran 1939, Berlin, PA, R 35504. Hentig anılarında toplantıya ilişkin bir anlatım verir, ama İslamla ilgili tartışmadan söz etmez, bkz. Hentig, Mein Leben, 346-347 [14]: Hermann Neubacher, Sonderauftrag Südost 1940-1945: Bericht eines fl iegenden Diplomaten, (Göttingen, 1956), 33. [15]: Tischgespräche im Führerhauptquartier 1941-1942, ed. Henry Picker ve Gerhardt Ritter (Stuttgart, 1951), 16. [16]: "Mittagslage vom 12. Dezember 1942," Hitlers Lagebesprechungen: Die Protokollfragmente seiner milltärischen Konf erenzen 1942-1945, ed. Helmut Heiber (Stuttgart, 1962), 73-74 içinde; İngilizce çevirisi için bkz. "Midday Situation Conference, Aralık 12, 1942, in the Wolfsschanze," Hitler and His Generals: Military Conferences 1942-1945, ed. Hel­mut Heiber ve David M. Glantz (Londra, 2002), 20 içinde. ~
İslam ve Naziler
İslam ve Naziler
··
1 artı 1'leme
·
222 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.