Oynama fiilinin böylesine yüksek bir mevkiye konması, Batı düşüncesine hakim olan ve oyunu ciddiyetin zıttı gibi gören önemli bir karşıtlığı bozar. Buna göre oyun ve oynama faaliyeti, çocukluğun, anlam-öncesinin, dürtülerin, bedenin ve gayriciddiliğin alanı iken; ayin, yetişkinliğe geçişin, anlamın, temsillerin, ruhun, ahlakın ve ciddiyetin