"Yine ölüm sancılarıyla kıvranıyor kaderim
Kısık sularda boğulan yarınlar.
Batınca doğmayı bilmeyen umutlar
Ve ana rahminde felç olan kadınlar.
Efkarınız ile daldim günü olmayan gecelere,
Gülümsemeyi unuttum sahi nasıldı rengi,
Kanatsız uçmuyor kuşlar ...
Ayagi kırılan atlar öldürülürdü değil mi?
İdam sehpasında doğan aşk kaç asır yaşar?
Dili kesilmiş bülbülün şarkısı dolanıyor dilimde,
Mezardaki ölüler kadar umutluyum dünyadan,
Duvaksiz gelin dolaşıyor göklerde.
Baharsız ömrümün son hazanı bu mevsim
Cennet pınarlarında yıkanabilir mi şeytan .
Yeniden sever mi Leyla ile Mecnun?
Cehennem kapısındaki günahkâra sorulur mu pişmanlık?
Ey dallar yesil
Kökü kurumuş insana neler vaat ediyorsun sapa yoldan, Kısık sulardan içen perişan, yarınlar boğulmuş gençlerin çığlını duymayan
Nasıl geçer sırat köprüsünü duyup görmeden"