İlk başta tek bir cinsiyet vardı, Grekler böyle der, erkek cinsiyeti. Erkek mükemmel donatılmıştı , böylece Tanrıların şeref kaynağı oldu, öyle mükemmel donatılmıştı ki, Tanrıların başına da, tüm gücünü şairane yapıtlara harcayarak tüketmiş bir şairin bazen başına gelen şey geldi, insanoğluna gıpta ettiler. Evet, daha da beteri, ondan korku duydular, onun kendi boyundurukları allına girme hususunda isteksiz davranacağından korktular, böyle düşünmeleri nedensiz de olsa, onun gökleri bile yerinden sarsacağından korktular. Öyle bir güç meydana getirmişlerdi ki, ona hakim olup yönlendirmekte zorlanacaklarını düşünüyorlardı. Tanrıların meclisinde huzursuzluk ve endişe vardı. İnsanoğlunu yaratmak için çok şey saçıp savurmuşlardı, bu alicenaplıkh; ama şimdi her şeyi göze almak zorundaydılar, bu meşru müdafaaydı, zira her şey tehlikedeydi, Tanrılar bu kanıdaydı, onu kalkıp da bir şairin kendi düşüncesini geri çektiği gibi geri çekemezler di. Zorlamayla idare edilebilecek gibi de değildi, zira öyle olsa bunu Tanrılar kendileri yapabilmiş olmalıydı, lakin onlar tam da bu hususta çaresizdirler. O vakit onun, kendi gücünden daha zayıf ve yine de daha baskın, onu yönlendirecek kadar baskın bir güçle zapt edilebilmesi ve yönlendirilebilmesi gerekti. Bu nasıl da mucizevi bir güç olmalıydı! Lakin muhtaçlık Tanrılara bile icatçılık hususunda kendilerini aşmayı öğretti. Aradılar ve kafa yordular ve buldular. Bu güç, kadındı, o bir yaraılış mucizesiydi, o, Tanrıların gözünde bile erkekten daha büyük bir mucizeydi, Tanrıların kendi saflıkları içinde kendilerine şükretmeden edemedikleri bir keşifti. Onu şereflendirmek için, Tanrıların bile baş edemediğiyle başa çıkabildiğini söylemekten başka denebilecek bir şey olabilir miydi, onun bu işin üstesinden geldiğini söylemekten başka denecek ne vardı; o buna muktedir olduğuna göre, nasıl da mucizevi olmalıydı! Velakin bu, tanrıların hesabına bir taktikti. Büyüleyici kadın hilekarca hayat bulmuştur, erkeği daha büyülediği anda değişivermiş, ve onu sonluluğun bütün me şakkatlerine esir etmiştir. Tanrılar bunu böyle istemiştir. Ama yine de, Tanrıların hakimiyet mücadelesi verirken tasarlamış olduğu, erkeği ayartabilecek o tek şeyden daha nefis, daha büyüleyici ne vardır! Ve hakikaten o böyledir; o, göklerdeki ve yerdeki yegane ve en baştan çıkarıcı şeydir. Böyle mukayese edildiklerinde, erkek son derece na-mükemmeldir.