Babam gelirdi akşam olurdu.
Bahçedeki akasya ağacı gün boyu biriktirdiği kuşları
Birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.
Siyah beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.
Kamyonlar hep geceleri,hep uzaklara giderdi.
Ben o zamanlar bütün babalar susar sanırdım.
Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam.
Kapılar titreyerek açılır,titreyerek kapanırdı.
Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.
Ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım.
Babam en çok kışa yakışırdı.
Bütün oyunlarımız başkalarının evlerine bir güzellemeydi.
Ey penceresi dışarıya açık,içeriye kapalı evler…
Babam neden yalnızca içince güzeldi.
Şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi
Süt kokularına yayılıp duruyor.
Babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor…