Gönderi

"Derken onu gördü, evin eskiden olduğu yerdeki boşluğu, her şeyin merkezindeki yokluğu. Arazide bir yara, bir iz gibi duran yokluk. Elini kalbine götürdü. Ev gitmiş, toza dönmüştü. Toprak ölümcül bir yara almıştı. Hepsi hüzünle başını eğmiş tarlalarla hayvanların, ağılların, yaslı toprağın, duvarların ve ağaçların, etrafa saçılmış çalılıklardaki kuşların sıkıntısını, uzun süren huzursuzluğunu, sessiz cefasını hissetti. . O gece rüya gördü. Toprağın ağladığını işitti. Şafak vakti şehrin kuvvetli çağrısını duydu. Sokaklar onun adımlarını bekliyordu. Açılacak kapılar, okunacak kitaplar ve bir hayatı vardı. Daha atlatılacak günler, sonsuz günler, geceler sessiz odalar vardı. Cennet diye bir yer yoktu. Cennet diye bir yer olmayacaktı. Ne bir ışık seli olacaktı ne de bir dönüşüm. Yalnızca zaman vardı ve sevginin hatırasıyla hafifleyecek görevler. Bir de diğer bütün günler gibi bir ayağını öbürünün önüne atıp yürüyeceği, kaderine boyun eğeceği günler..."
Sayfa 200
·
55 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.