Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
8/10 puan verdi
·
15 saatte okudu
İntihar Dükkanı: Umudun Savaşı
Spoiler içerebilir. Kitap bana birçok duyguyu bir anda yaşattı diyebilirim. Bir sayfada neşeli insanlara kızarken, iki sayfa sonra mutsuz insanlara kızıyordum. Kim haklı, kim değil konusunda hâlâ bir karara varamadım. Kitapta bahsedilen zaman dilimi günümüzden çok ileride diye anladım. Ozon tabakası gitmiş, sülfürik asit yağmurları var, çölleşme sorunu ile karşı karşıyayız... Gelecekten beklediklerimiz de az çok böyle zaten, değil mi? Biz şu anda, bu kötü olaylar gerçekleşmeden bile onları engelleyemediğimiz için depresif bir konuma geçebiliyoruz. Şahsen dünyanın geleceği hakkında bu bakış açısında olduğumu söyleyebilirim. Elbette geleceği kurtarmaya çalışan insanlar var ve harikulade işler başarıyorlar. Fakat bu işte birlik olmadıkça çözümün büyük çapta işe yarayacağından şüpheliyim. Demek istediğim şu ki, bizler 21. yy'da durumlar böyleyken karamsarsak, birkaç yüzyıl sonra bizim tahmin ettiklerimizi yaşayan insanlar niçin mutsuz olamasın? Bu onların hakları. Felaketler içinde olan bir toplumun intihar isteğini çok doğal ve haklı buluyorum. Hayata dümdüz baktığımızda yaşama değer ne var ki? Kitapta dikkatimi çeken bir diğer şey ölüm türünün çeşitliliğiydi. En temel intihar olan iple asmaktan Alan Turing gibi elma resmedip ölmeye kadar uzanan seçenekler... İntiharın hep bir an önce olsun bitsin düşüncesiyle olması bana mantıklı gelirdi. İnsanların bile bile son anlarında acı çekecekleri bir ölümü tercih etmeleri belki de hayatlarının o dönemine kadar fazlaca acı çektiklerinin ve bu yüzden ölümlerinin de acılı olması gerektiğini düşünmelerinin bir eseridir. Ayrıca ölmek için zehirli canlıları seçen insanların, sonradan o canlılarla dost olmaları ve hayata tutunmaları da ne hoş bir detaydı. Kitabı okumaya başladığımda bu aile ve ölmek isteyen insanlar çok normal geldi. Alan çıkıntılık yapmaya başlayınca anormal olan o oldu. Bir müddet "Acaba yazar alışılagelmişin tam tersi bir durum mu anlatmak istemiş?" diye düşündüm. Demek istediğim, şu dönemde insanlar genel olarak mutsuzluklarını beyan etmezler. Saklarlar. Dışarıya mutlu görünmek için uğraşırlar. Depresif, mutsuz insanlar ise güzel tabloyu bozan çıkıntılar olur ve sevilmez. Burada ise tam tersine mutsuzluk doğal ve mutlular çıkıntı oluyor. Beni dahi rahatsız etti Alan'ın iş bozmaları. İnsanlar bir şey istiyorlar ve onları yalanlarla kandırarak istemedikleri hayatı istediklerini düşündürerek mahkum ediyorsun. Elbette "İyi ki yapmış." dediğim yerler oldu ama genel olarak Alan'ın Polyanna'cı yaklaşımı hoşuma gitmedi. Bir süre sonra da bu mutluluğun yayıldığını görüyoruz. İntihar Dükkanı'nda tek mutsuz baba Mishima kalıyor. En sonunda o da bu cümbüşe katılıp mutluluğun eninde sonunda bulaşıcı olduğunu gösteriyor bize. -Direkt spoiler- Peki en sonda Alan'ın elini bırakmasının anlamı ne olabilir? Belki de tüm o yıllar boyunca o da mutsuzdu ama saklamayı seçti. Mutsuzdu belki ama umutluydu. Onu diğerlerinden ayıran şey umuduydu. En sonunda umudu herkese yaydığına emin olunca, hayat gayesini tamamladığına inanıp vazgeçti hayatından.
İntihar Dükkanı
İntihar DükkanıJean Teule · Sel Yayıncılık · 20207,1bin okunma
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.