Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

KÜSTAHLIKTA SON SINIR!
İnsanların, kendilerini yaratan Allah'a karşı küstahlık etme ve cür'etkârlık gösterme konusunda ne kadar ileri gidebileceğini gösteren bir âyet var. Bu âyet üzerinde bir miktar duralım, hayatımız için sonuçlar çıkarmaya çalışalım. Rabbimiz buyuruyor: "Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” (Yunus 15) Anlamaya çalışalım: Öldükten sonra yeniden dirilmeyi, Allah'ın huzurunda hesap vermeyi, cennet ve cehennemi kabul etmeyen kimseler, Peygamberimizin tebliğini engellemek üzere çeşitli yollar denemişlerdi. Bu yollardan birisi de onun Allah'tan insanlara getirdiği Kur'an'da değişiklikler yapması teklifiydi. Niçin böyle bir teklifte bulundular? Kur'an, Mekke'deki müşrik toplumun inançlarını ve yaşantılarını tepeden tırnağa eleştiriyordu. Onların putlara tapmalarını, âhireti inkâr etmelerini, ahlaksızlıklarını, insanî ilişkilerde yaptıkları haksızlıkları, adaletsizlikleri yerden yere vuruyordu. Bu durum müşriklerin zoruna gidiyordu. Peygamberimizin tebliğini engellemek için başvurdukları çareler tükendikçe yeni yollar deniyorlardı. Müşrikler, peygamberimize şöyle diyorlardı: "Tamam, senin Allah'ın elçisi olduğunu da kabul edeceğiz. Ama senin getirdiğin kitabı bu haliyle kabul etmemiz mümkün değil. Bunda bizim inançlarımıza ve yaşantımıza açıkça aykırı olan hususlar var. Öyleyse senin önünde iki seçenek var: Ya bize bu kitaptan başka bir kitap getireceksin ya da bu kitabın içinde bazı değişiklikler yapacak, bizim istemediğimiz hususları buradan çıkaracaksın." Ne câhilce, ne küstahça bir istek! Güya peygamberimizin peygamberliğini kabul ediyorlar ama bu peygamber talimatı bundan böyle Allah'tan değil bunlardan alacak! İnsanlara hangi hükümlerin getirileceğini bunlar belirleyecek! Kitabın içeriğini bunların istekleri tayin edecek! Böyle peygamberlik mi olur? Peygamber demek insanların istek ve taleplerine uygun kitap oluşturan kişi midir yoksa Allah'tan aldığı vahiyleri insanlara tebliğ eden kişi midir? Bu küstahça isteğe karşı Rabbimiz, peygamberimizin şu şekilde cevap vermesini istiyor: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım." Peygamberimizden âdeta şöyle demesi isteniyor: "Siz benden ne istediğinizin farkında mısınız? Ben bir peygamberim. Peygamber ise Allah'ın mesajlarını insanlara iletendir. Siz benden aracılık etmemi değil, Allah'ın mesajlarını kendi kafama göre değiştirmemi, yeniden biçimlendirmemi istiyorsunuz. Bu benim ne hakkım ne de haddimdir! Ben yalnızca bana vahyolunana uyarım. Sizin dediğiniz gibi bir şey yapıp Allah'ın mesajlarını sizin isteklerinize göre değiştirirsem kıyamet gününde Allah'ın azabına uğrarım." Her ne kadar Mekke müşrikleri ile ilgili olsa da bu âyet, insanlara İslam'ı anlatma konumunda bulunan herkesin kulağına küpe olması gereken hususları net bir biçimde ortaya koyuyor: İnsanlara İslam'ı arı-duru bir şekilde, Kur'an'da ve peygamberimizin sünnetinde yer aldığı şekilde aktardığımızda kimileri dinin temel kaynaklarında yer alan hükümleri kendi menfaatlerine, beklentilerine, arzularına aykırı görerek bunların "yeniden yorumlanmasını", "çağa uygun hale getirilmesini" talep ederek dinin sabit hükümlerinin değiştirilmesini isteyebiliyorlar. Dini, dileyenin dilediği gibi şekil verebileceği bir oyun hamuru kıvamında görmek istiyorlar. İçinde yaşadıkları dönemin dayatmalarını sorgusuz sualsiz doğru, hak ve "olması gereken" olarak gördüklerinden bu değerlerle uyuşmadığını gördükleri Kur'an ve sünnet nasslarını ya sümenaltı etme ya da yeniden yorumlamayı teklif ediyorlar. Böyle bir teklif ancak âhiret konusundaki iman zaafından kaynaklanır. Zira bir gün Allah'ın huzurunda hesap vereceğine yakînen iman eden şuurlu bir kimse Allah'ın emir ve yasaklarının, insanların beklentilerine uygun bir şekilde yorumlanmasını talep etmez. İslam'ı anlatma konumunda bulunanlar içinden bazıları, insanların bu tür talepleri karşısında kimi zaman onların istedikleri tarzda yorumlar yaparak, onların istedikleri fetvaları vererek onları mennun edebileceklerini düşünebiliyorlar. Heyhat! Onların bütün talepleri meşru görülmedikçe hiçbir zaman mevcut ile yetinmeyeceklerdir. Beş vakit namaz kılmayı bir zorluk ve angarya olarak görenleri memnun etmek için "namaz zorunlu bir ibadet değil, yalnızca teşvik edilmiş bir uygulamadır" diyerek namazı budadınız diyelim... "Oruç tutmak yerine fidye vererek bu görevi yerine getirmiş sayılırsınız" diye onların istediği fetvayı verdiniz diyelim... "Banka faizi haram değildir, haram olan yalnızca tefeciliktir" diyerek âyete takla attırdınız diyelim... Onların talepleri bitecek mi? Siz şimdi onlara din mi tebliğ ediyorsunuz yoksa Kur'an ve sünneti, onların isteklerini onaylayacak bir tarzda yeniden mi yazıyorsunuz?! Biz Müslümanlara düşen şey, Allah'ın emir ve yasaklarına pazarlıksız bir şekilde teslim olmaktır. İnsanları memnun etmek için onların arzularına uygun, "ne vereyim abime?" tarzında "açık büfe din" oluşturmak değildir. Unutmayalım ki bizler bu dinin sahibi değil mensuplarıyız. Dini kim koyduysa, onu değiştirme hakkına da yalnızca o sahiptir. Rabbimiz bizlere kendi dinine O'nun razı olacağı şekilde teslim olmayı nasip eylesin. Rabbimizin emir ve yasaklarını insanların taleplerine göre eğip bükmekten bizleri muhafaza eylesin.
Soner Duman
Soner Duman
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.