Bizler, 1950'lerde yazmaya başlayanların önemli bir çoğunluğu, bireyselliğimizi/kişiliğimizi üslupta aradık. Üslubun yaşla, yazarlık deneyimleriyle geleceğini düşünmeden. Oysa yaşamı keşfetmek istiyorduk. İçinde yaşadığımız toplumsal baskıların, vurdumduymazlığın ötesindeki yaşamı. Gerçek (dediğimiz) yaşamı.