Gönderi

İnsanı anlamanın varoluşçu yolunun örnekleri Batı tarihindeki atalarda, örneğin Sokrates'in diyaloglarında, benliğin bilinçaltı psikolojisi analizlerini yapan Augustine'de, "yüreğin, aklın bilmediği gerekçeleri" yüzünden bir yer bulma mücadelesi veren Pascal'da görülebilir. Fakat özellikle yüz yılı aşkın bir süre önce Kierkegaard'ın zamanında hüküm süren milliyetçiliğe getirdiği şiddetli itirazda, Maritain'in deyişiyle Hegel'in "aklın totaliterliğinden" söz etmesiyle kendini göstermiştir. Kierkegaard'a göre, Hegel'in soyut hakikati gerçeklikle özdeşleştirmesi kandırmacılığa kadar giden bir yanılsamadır. "Hakikat", der Kierkegaard, "birey onu eylemiyle ürettiği zaman var olur." Heidegger ve onu izleyen varoluşçular, insanı yalnızca özne olarak gören -yani yalnızca düşünen bir varlık olarak gerçekliği olan insan olarak gören- rasyonalistlere ve idealistlere şiddetle itiraz etmişlerdir. Fakat insanı hesaplanabilen ve kontrol edilebilen bir nesne olarak ele alma tavrına karşı da aynı şiddetle savaş açmışlardır ve bunun örnekleri bugün Batı dünyasında insanları adeta robotmuş gibi, ucu bucağı olmayan bir endüstriyel ve siyasi kolektivizmin içine sıkıştırarak isimsiz birimler yapmak eğiliminde kendini gösterir.
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.