Seninle şöyle bir oturup konuşamadık.
İyi de oldu biliyor musun?
Kim bilir ne suizanlar ne gıybet dönecekti burada
Sitem etmeden bir dinle önce.
Elbette öyle bir niyetimiz olmayacaktı biliyorum, buluşsaydık eğer.
Hâl hatır, çay, kahve muhabbet.
Biliyor musun neredeyse tüm gıybet mersimi boyle başlıyor.
Dert için oturtulmuş mekanlar, ölü misali kardeş etiyle donanmış ziyafetlere dönüyor.
Seni tiksindirmek istemezdim inan.
Ama bu gıybet artık canımı sıkıyor.
Dert dinlemek artık bu ziyafet sofrasına çatalını kaşığını alıp gelip oturmak misali.
Dert anlatmak sofrayı kurmak
Derdimiz, ondan hiç bahsetmiyorum bile.
Masadan kalkarken derdimize dert katıyoruz haberimiz olmadan.
Şairin,<<insan yüklü bir gök>> dediği belki de budur kim bilir.