Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Eski Şeriatler
Üçüncü bir kavle göre, eski şeriatlerin hükümlerinden, Kur'an ve sünnette haber verilip neshi sâbit bulunmayanlar, Hazret-i Muhammed'in şeriati hâline gelir. Hanefilerden Ebû Mensur, Kâdi Ebû Zeyd, Serahsî ve Pezdevî ile müteahhirîn ulemâsının tamamı böyle düşünmektedir. Hanefî mezhebindeki muhtar kavil de budur. Hazret-i Muhammed'in tatbik ettiği recmin meşruluğu açıkça Tevrat'tan istidlâl edilmiştir. Nitekim denilmektedir ki, "Hazret-i Muhammed'in "Ben onların (Yahudilerin) öldürdüğü (terkettiği) bir sünneti ihyaya daha lâyığım" sözü, gayrımüslimler üzerine recmin vücubuna delâlet eder; aynı zamanda artık bizim peygamberimizin şeriati hâline dönüşmüştür. Biz bunu inkâr etmeyiz, ancak şeriatimizde recmin vacib olması için muhsan olma şartının ziyadesi yoluyla bu hükümde nesh iddia ederiz, bu ziyâde bizim indimizde nesh hükmündedir". Ulemânın ileri sürdüğü bu görüşlerinde hem Kur'an-ı kerîm ve sünnet-i nebevîden naklî delilleri, hem de aklî delilleri mevcuddur. .. Peygamber "Eğer Ehl-i kitap, size bir şey anlatacak olursa onu ne tasdik, ne de tekzib edin. Biz Allah 'a ve peygamberlerine ve onlara indirilenlere inandık deyin. Eğer bâtıl bir şey ise tasvib etmeyin; doğru bir şeyse karşı çıkmayın" ve "İsrail oğullarından nakletmenizde bir beis yoktur" buyurmuş ve Eshâb'dan bazılarının eski mukaddes metinleri okumalarına müsâade etmiştir. En etraflı İsrailiyyat tedkiklerine de İslâm dünyasında rastlanmaktadır. Netice itibariyle eski ilahî hukuk sistemlerine ait hükümler dört kısımdır: 1-Önceki şeriatlere ait mukaddes metinlerde geçen, fakat Kur'an-ı kerim ve Hazret-i Muhammed'in hadîslerinde bahsedilmeyen hükümler, İslâm hukuku cihetinden hiç bir hukukî değer ifade etmez. Meselâ, yedi yıl sonunda herkesin alacaklılarını ibra edeceği hükmü Tevrat'ta vardır. İbrânî bir köle de yedinci yılda azatlanır. İslâm hukukunda böyle bir mecburiyet yoktur. 2-Kur'an-ı kerîm ve Hazret-i Muhammed'in hadislerinde kendilerinden bahsedilen, ancak nesholundukları, yani hükümlerinin kaldırıldığı açıkça bildirilen hükümler de hukuken delil teşkil etmez. Meselâ, Hazret-i Musa'nın şeriatinde Cumartesi günü mukaddestir ve bu gün çalışmak yasaktır. İslâmiyet bu hükmü haber vermiş ve neshetmiştir. 3-Kur'an-ı kerim ve Hazret-i Muhammed'in hadîslerinde önceki şeriatlerden olduğu bildirilen ve müslümanlara da emrolunan hükümler vardır. Oruç, zekât gibi. Zinâ eden evli bir kimsenin cezası Müsevî hukukunda recm idi. Hazret- i Muhammed bu cezayı kabul ve müslümanlara da tatbik etmiştir. Bunların şeklinde farklılıklar olabilir. 4-Kur'an-ı kerîm ve Hazret-i Muhammed'in hadîslerinde kendilerinden bahsedilmekle beraber, muteberiyetinin devam edip etmediği anlaşılamayan hükümler vardır. Nitekim Kur'an-ı kerîmin, "Tevrat'ta İsrâiloğulları üzerine şu farzı da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş ve yaralar birbirine kısastır" meâlindeki âyeti (Mâide: 45) böyledir. Hukukçuların ihtilafı bu gibi hükümlerin İslâm hukukunda delil olup olmayacağı yönündedir. Hukukçuların ekserisi ve bu arada Hanefiler böyle hükümlerin İslâm hukuku cihetinden delil teşkil ettiği görüşündedir. Nitekim İmam Ebû Yusuf erkek ile kadın arasında, Kerhî hür ile köle ve müslüman ile gayrımüslim arasında kısas cereyan edeceğini yukarıda zikredilen âyete dayandırmaktadır .
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.