Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Esrarengiz Bir Ailenin Parçalanışının Öyküsü
Trevanian’ın geniş bir yelpazede karakter yaratmada usta yazarlardan biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. “Şibumi”de Nicholai Hel, “İnfazcı”da Jonathan Hemlock ve en son okuduğum “Katya’nın Yazı”nda Paul, Katya ve Montjean Trevanian’ın ne kadar derin bir yazar olduğunu kanıtlıyor. Bütün bu karakterler birbirlerine benzeseler de hepsinin her bir romanda karakter anlamında farklı ağırlıklarının olduğu tartışılmaz. Ama yine de bazı özellikleri onları ortak bir paydada buluşturuyor. Örneğin yukarıda saydığım isimler arasında -Katya ve Montjean haricinde- alaycı, espirili, kibirli olmayan bir karakter bulunmamakta. Esprilerin yerlerde sürünen, ucuz, bayat espriler olduğu sanılmasın; hepsinin de yüksek ve ince bir zekâdan fışkırdığı fark ediliyor. Belli ki üzerinde epey düşünülmüş ince espriler bunlar, okur okumaz kahkalara boğulacağınız espriler değil kastettiğim. Biraz ders verir gibi, biraz aforizma çeşnili. Örneğin “Katya’nın Yazı” (E Yayınları, 9. basım, 2021) romanında Paul’ün “Güzelliğin fazlası zekayı köreltir. Şekerin dişleri bozması gibi.” sözü, Dr. Gros’un “Körlük senin kuşağının en belirgin niteliğidir. Kah! Körkütük sarhoştun belki de. Bu etkili sınavlara karşı tutkun bende her zaman güvensizlik uyandırmıştır zaten, Montjean. Hele de kalabalık bir masaya ısmarlayıp parasını kendin ödememe hevesinle birleştiği zaman. (...) Savaş olacak mı, olmayacak mı? [I. Dünya Savaşı’nı kastediyor.] Bombalar düşmeye başlamadan kendime bir akşam yemeği ısmarlayacak vaktim olacak mı?” cümleleri ve bunlara benzer ifadeler gayet ciddi akan kurgunun içinde romanı süsleyip renklendiriyor, okurun yüzünde tebessüm çiçekleri açtırıyor, yüzlerdeki ciddi bakışları yumuşatıyor, okura keyif veriyor. (Dış kapıma üstü yazılı bazı küçük posterler yapıştırdım. Araştırma şirketinden gelen kızlardan biri “Fotoğrafını çekebilir miyim?” diye izin istedi benden. Ben de mesela “Tabii ki. Telif ücreti ödemeni isteyecek kadar daha çıldırmadım.” Diyerek espriyle karşılık verebilirdim. [Gerçi açıkçası her insanın aklına damdan düşer gibi gelmiyor böyle ilginç cümleler.] Bu tarz cümleler Trevanian’ın üslubunun omurgasını oluşturuyor. Bu da zevk veriyor açıkçası.) Ayrıca ince ve ironik zekânın dışavurumu olan bu ifadelerin okurun Trevanian okuma isteğini kamçıladığını da belirtmek herhalde abartı sayılmaz. Özellikle de “Katya’nın Yazı” üzerinde duracak olursak bu tarz cümlelerden epeyce bulunmakta. Kitap okumayı seven herkes zekâyla yoğrulmuş bu tip cümlelerin büyüsüne kesinlikle kapılacaktır. “Katya’nın Yazı” tek kelimeyle “olağanüstü” bir roman. Sarsıcı, sersemletici, hayranlık uyandırıcı, şaşırtıcı, gizem dolu. Okurken sürekli sonunu merak ettiren bir ruha sahip. Acayip bir aşka hikâyesi, ama hep bariyerlerle kısıtlanan bir aşk. Küçük yaşta tecavüze uğrayan Katya’nın yaşadığı psikolojik dönüşümler, gerilimler romanın sonuna kadar saklanıyor ve son sayfalara doğru fotoğraf iyice netleşiyor. Katya’nın tecavüzden sonra tensel zevklere karşı geliştirdiği tiksinti, onu o hazzı tekrar yaşatanları yaşatmayacak kadar ileri bir boyuta taşıyor. Ancak sadece bununla da sınırlı kalmıyor Katya’nın halet-i ruhiyesi. Çift kişilikli bir karakter oluşu da onu adım adım deliliğe doğru yaklaştırıyor. Sonlarda ortaya çıkan bu delilik hâli onu artık yaşaması mümkün olmayan birine dönüştürüyor. “Dövüş Kulubü”nde Tyler’da da karşımıza çıkan bu karakter bozukluğunun dozu Katya’da kendini imha edecek dereceye kadar yükseliyor. Ona sırılsıklam âşık olan Montjean ise delicesine sevdiği kızın delirişini kendi gözleri önünde görünce yapacak bir şey kalmadığını anlıyor. Elinde silah tutan Katya’ya karşı son derece sükûnetli davranıp kâh kardeşi Paul gibi davranan kâh kendi olan Katya’yı sorduğu sorularla konuşturup ona bir rahatlama hissi vermeye çalışsa da gözünün önünde erimesine engel olamıyor. Kendini bu kadar kaybetmiş bir kişiye hiç kimsenin yardım edemeyeceğini düşünerek yaşam yoluna devam ediyor. Arka kapak yazısında da yazdığı gibi dinginliği ve gerilimi aynı zaman aralığında vermeyi başaran “Katya’nın Yazı”, sonunu kimsenin tahmin edemeyeceği sıra dışı kurgusuyla ve yazarın üstün zekâsını yansıtan ince alaylarıyla hafızalardan kolay kolay silinmeyecek bir başyapıt. Romanı bitirdikten sonra bir kez daha okuma isteği duyacağınıza eminim. Benim için sırada “Şibumi” var. 15 yıl önce okuduğum için hafızamdaki izi giderek bulanıklaşan, kendisine yakışan yeni kapağıyla okurların istifadesine sunulan romanı tekrar okumanın vakti geldi artık.
Katya'nın Yazı
Katya'nın YazıTrevanian · E Yayınları - Yabancı Romanlar Dizisi · 20171,754 okunma
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.