Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Karl Marx
Sermaye biriktikçe, ister düşük ister yüksek maaş alsın, işçinin durumu kötüye gitmek zorundadır... Sefalet birikimi, servet birikimine tekabül eden zorunlu koşul haline gelir. Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır. Modern devlet idaresi, bütün bir burjuvazinin ortak işlerini yürüten bir icra komitesinden başka bir şey değildir. Karşılığında sevgi uyandırmadan seviyorsanız, yani sevgi olarak sevginiz karşılıklı sevgi yaratmıyorsa; seven bir kişi olarak dışavurumunuzla kendinizi sevilen bir kişi yapamıyorsanız, sevginiz güçsüzdür, bu bir talihsizliktir. Filozoflar çeşitli şekillerde sadece dünyayı yorumladılar; oysa mesele onu değiştirmektir. Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir. İnsanın doğadan ve kendinden her türlü öz-yabancılaşması, onun doğa, kendisi ve öteki insanlarla kurduğu ilişkide açığa çıkar. Kişi yalnız bir tek kimseyi seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil, genişletilmiş bencilliktir. İnsanın kendi doğasına yabancılaşması, kapitalist toplumun en temel kötülüğüdür. İnsanlık tarihinin ortak noktası, çalışanların hep yoksul olması, asalakların ise zenginleşmesidir. Ne kadar az yer, içer, kitap okursan, tiyatroya, dansa, meyhaneye ne kadar az gidersen, ne kadar az düşünür, sever, kuram yaratır, şarkı söyler, resim ve eskrim yaparsan, o kadar fazla sermaye biriktirirsin; mezar böceklerinin ve toprağın yok edemeyeceği hazinen o kadar büyür. Kendin ne kadar azalırsan o kadar çoğa sahip olursun; kendi öz hayatını dile getirmenle dışsallaşmış hayatını dile getirmen ters orantılıdır; yabancılaşmış varlığın gitgide büyür. Eğer intihardan birisi suçlanacaksa, suçlanması gereken geride kalan insanlardır, çünkü bu güruh arasında intihar eden insan için uğruna hayatta kalmayı hak edecek bir kişi bile yoktur. İnsan kalmanın tek yolu insanlık dışı bu sisteme karşı savaşmaktır. Celladını, kurtarıcısı olarak gören bir toplum, kasabın bıçağını yalayan aptal danaya benzer. Asacağımız son kapitalist muhtemelen bize asma halatını satan kişi olacaktır. Siyasal iktidar denilen şey; bir sınıfın, diğer sınıfı ezmekte kullandığı örgütlü güçten başka bir şey değildir. Çalışmayan zenginlik ile yaşamak için çalışan yoksulluk arasındaki uzlaşmaz karşıtlık, ayrıca bilgi karşıtlığına da neden olur. Bilgi ve emek ayrışır. Bilgi, emeğin karşısına sermaye olarak çıkar. Toprak ağaları ve sermaye ağaları kendi ekonomik tekellerinin korunması ve devam etmesi için daima kendi politik imtiyazlarını kullanacak­lardır. Emeğin kurtuluşunu teşvik etmek şöyle dursun, bu yola her türlü engeli dikmeye devam edeceklerdir. Politik iktidarı ele geçirmek emekçi sınıfların yüce görevi haline gelmiştir. Sermaye, doğanın boşlukta dehşet duyması gibi, kâr olmaması ya da çok az kâr olması durumunda dehşete kapılır, uygun bir kâr olsun, aslan kesilir, yüzde 10 emin bir kârla her işe girer, yüzde 20'yle canlanır, yüzde 50'yle cesareti mutlaklaşır, yüzde 100'le bütün yasaları ayaklar altına alır, yüzde 300 için işlemeyeceği suç yoktur, asılmayı bile göze alır. Dünyanın bütün işçileri birleşin ! Zincirlerinizden başka kaybedecek neyiniz var? Modern dünya, değer tüketir. İnsanlar birbirlerine yabancıdır ve birbirlerine karşı düşmanca davranırlar; acımasız rekabetin ve mücadelenin yaşandığı, herkesin herkese karşı savaştığı bu toplumunda bireye kalan tek seçenek ya kurban ya da cellat olmaktır. Dağınık olan sistem değil, sistemin çarkları haline dönüşmeye meyilli olan insan aklı. İnsanlar kendilerinin özgün yaratıcı kapasitelerinden ve birbirleriyle empati kurma kapasitelerinden yabancılaştırılmaktadırlar. Bu toplumun çalışan üyeleri hiçbir şey elde edemezken, her şeyi elde edebilen üyeleri hiç çalışmamaktadır. Cimri aklını kaçırmış bir kapitalisttir, kapitalist ise aklı başında bir cimri. Toprağın hiç kimseye ait olmadığını ve meyvelerin herkese ait olduğunu unutursanız mahvolmuşsunuz demektir. Bu nasıl bir toplum, insan milyonların ortasında en derin yalnızlığı yaşıyor; hiç kimse farkına varmadan dayanılmaz kendini öldürme arzusuyla kahrolabiliyor? Bu toplum toplum değildir, Rousseau’nun dediği gibi, vahşi hayvanların yaşadığı bir çöldür. İnsanı insan olarak düşünün ve onun dünya ile ilişkileri de insanca olsun. O zaman sevgiyi sadece sevgiyle, güveni güvenle değiştirebilirsiniz. Eğer sanattan tat almak istiyorsanız sanatkârca eğitilmiş olmanız gerekir. Eğer başka insanları etkilemek istiyorsanız onlar üzerinde gerçekten uyarıcı ve geliştirici etki yapan bir kişi olmalısınız. İnsanlarla ve doğayla olan her ilişkiniz sizin iradenizin nesnesi olan gerçek, bireysel yaşamınızın en net yansıması olmalıdır. Eğer sevginiz sevgi doğurmuyorsa bu sevginizin sevgi üretmediği anlamını taşır. Eğer seven kişi olarak yaşamınızı ortaya koyuyor ama sevilen bir kişi olamıyorsanız sevginiz güçsüz demektir ve şanssızlıktır. Toplumsal devrimler güçlü olanın zaafıyla değil, zayıf olanın gücüyle gerçekleşebilir.
·
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.