"Şöyle deyin: “Biz Allah’ın boyadığı renge boyandık. Kimin boyası Allah’ın boyadığı renkten daha güzeldir? Biz, yalnızca O’na kulluk ederiz.” (Bakara, 138)
138. ayette “Allah’ın boyası” (sıbğatullah) ifadesine müfessirler: “İslâm, İslâm boyası, Allah’ın ezelî-ebedî değişmez dini, Allah’ın insan tabiatına lütfetmiş olduğu temiz fıtrat, sünnetullah dediğimiz ilâhî kanunlar, Allah’ın hücceti” gibi mânalar vermişlerdir. Dolayısıyla bu ifade ile inanç, ibâdet, ahlâk ve muâmelâtıyla Allah yanında yegane din olan İslâm dini kastedildiği anlaşılmaktadır. Aynı zamanda bu hak dine uyma ve onu yaşama sayesinde elde edilen ruhî ve ahlâkî kemal de sözkonusu edilmektedir.
Diğer taraftan ayette dolaylı olarak hıristiyanların vaftiz uygulamalarının yanlışlığı ortaya konmaktadır. Zira onlar, yeni doğan çocukları sarımtırak boyalı bir suya batırarak gerçek hıristiyanlığa soktuklarına, onunla boyadıklarına inanırlardı. Kur’an'a göre, böyle göstermelik işler ve sembolik uygulamalarla gerçek dindarlığa ulaşılamaz. Gerçek iman, sadece boyalı suya girip çıkmakla kazanılamaz. Hakiki iman ancak Allah’ın boyasıyla boyanmak ve insanın temiz fıtratının gereği olan hak dinle bezenmekle elde edilir. Böyle bir dinin muhtevasında yaşayarak öğrettiği güzel ahlâk ile ahlâklanmak, onun mânevî zinetleriyle süslenmek ve örnek bir müslüman şahsiyet seviyesine yükselebilmekten daha güzel bir şey düşünülemez. Hele vaftiz gibi sunî uygulamalar böyle bir dinin ve inancın yerini asla tutamaz. Maddi âlemde; bitkilerde, ağaçlarda, çiçeklerde, insanların yüzlerinde seyredilen Allah’ın fıtrî boyasından daha güzel boya olamayacağı gibi, mânevî âlemde de iman, İslâm, ihsan, ihlas, takvâ, ilâhî aşk ve muhabbet boyası, boyaların en güzelidir. Dolayısıyla müslüman, kendisine ve genel olarak insanlığa bu güzellikleri bahşetmiş olan Allah’a lâyık olduğu şekilde kulluk etmelidir. Bu kulluğunu “Biz, yalnızca O’na kulluk ederiz” (Bakara 2/138) şeklinde bir şükran ifadesi olarak da dile getirmelidir.