Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Çakal Taşları
4-) 24.03.2024 10:15 Ne tuhaf değil mi insan olmak? Lirik melodiler eşliğinde salınmak gibi değil var olmak; kompleks olguları, sofistike anlamları tam ortadan ikiye bölen bıçak kadar keskin, yalnız ve yorgun bu saatte. Balkonu karanlık kaplamış, ufka doğru bakarken yitiyor gözlerim. Her kibrit yakışımda bir insan resmi çiziyor ateşten. Nasıl insanlar bunlar? Ucube bir tanrı yaratmış sanki hepsini: Dilleri yok, ağızları yok, elleri upuzun, namus fukarası, ahlak yoksunu. Zeka desen soytarılığa ancak yeter. Suçum neydi, ne yapmış olabilirim bunlarla aynı biyolojik sınıflandırmaya tabi olmak için? Hangi cinin sofrasına işedim, mezarlığı parmağımla mı gösterdim? Ne yaptım? Kafasını kumda unutmuş devekuşları gibi dönüp duruyorlar etrafımda. Çığlık çığlığa, her taraf kan revan. Eksikliklerini hissettikçe bin bir çabayla çoğul ucubenin çatlak sesine tutunuyorlar. Kötü şanstan olsa gerek ben de aralarındayım, giderayak varsız bir kovuğun içinden domino taşları gibi dizilişlerini seyrediyorum. Hala iyiliği ve doğruluğu yaratmaya uğraşan düşünce, etten ve kemikten bir nesne olarak. Bu iki durumun ayrıştığı hali ben henüz yaşamış değilim. 3-) 04.12.2022 Ne tuhaf değil mi insan olmak? Seyrelmiş bulutlarda –süzüm süzüm- süzülmeye benzemiyor var olmak. Sulu sepken gibi yağmaya hiç. Her defasında dünyayı var etmek kadar yorucu, gün boyu sırtında taşımak kadar ağır. Bütün enerjim çekilmiş, sandalyeye yığılmışım. Telefonu getirmeye bile takatim kalmamış. Çevreme bakınıyor, elimde kibritle kalakalıyorum. Her yakışımda balkon karanlığında parlayan ateş bir insan yüzüne dönüşüyor. Nasıl insanlar bunlar? Eksik bir tanrı tarafından yaratılmış gibi hepsi; yoksun, bitkin ve muhtaç. Hangi dağdan yuvarlandım, aydan mı düştüm nedir? Ne arıyorum ben bunların arasında? Kuzgun yavruları gibi çığrışıp duruyorlar etrafımda. Sesleri sürüleşmek gayesiyle çığlık çığlığa kendini imliyor. Eksikliğini hissettikçe insan varlığını trollüğe indirgeyerek karanlıkta yitiyor. Kötü şanstan ben de aralarındayım. Uzaklardan balçığın içinde yaptıkları vasatlığı aratan resmi geçitlerini seyrediyorum. Hala sevgiyi ve anlamı yaratmaya uğraşan bir özne, etten ve kemikten bir nesneyim. Bu iki durumun ayrıştığı hali ben henüz yaşamış değilim 2-) 31.08.2022 21:00 Ne tuhaf değil mi insan olmak? Tüy saadeti yok üzerimde, ne boşluktayım ne de meçhul anlamların gizinde. Yaşam bütün ağırlığıyla çökmüş, yorgunluğum varlığıma bedel biçiyor. Her kibrit yakışımda bir insan yüzü ayrışıyor karanlıktan. Bazılarını henüz düşünmeye başlarken tel tel dökülüyor, bir ömür yaşlanıyorum. Ne kadar önemsiz, sıradan ve silik görünüyorlar. “Bunların arasında ne işim var benim?” diye düşünmemenin imkanı var mı? Şu pejmürde hallerine bakmadan, gülünç egodan oyuncaklar gibi çevremde dönüp duruyorlar. Hiçbirinin bilinçli seçimi değil bu; toplumsal kaygı içinde kendilerine çizilen, öylece buldukları yaşamı yaşıyorlar. Kalabalığın çatlak gürültüsünde gür çıkan sesleri her anlam yitiminde yoksunluğunu hissederek ve giderek, desibel desibel düşüyor. Vasatın çok altındaki yerini kaybetmemek hissiyle dolup taşan benliklerini renkli, beyaz ayırt etmeden ve yıkanmadan kirli çamaşırlar gibi iplere çoğul halde asmak mümkün. Aksi tesadüf ben de orada, aralarındayım; ayaklarım yere basar halde, ben olarak; hala düşünebilen bir özne, vücuda kan pompalayan organa sahip bir nesne olarak. Bu iki durumun ayrıştığı hali ben henüz yaşamış değilim. 1-) 2013 Ne tuhaf değil mi insan olmak? Var olmak hafif değil, müphem de değil, müthiş yorucu geliyor bu saatte. Bir kibrit çöpü alevinde uçuşan, birbirine dolaşan imgeler gibi yanıp tutuşan insanlarla dolu hafızam. Ne kadar küçük, çelimsiz ve cansız görünüyorlar. Her kibrit yakışımda bütün etvarıyla çevremde dönenip duruyorlar. “Bunlarla beraber derlenmek için ne yapmış olabilirim, suçum neydi?” diye düşünmemenin imkânı yok. Kendileri değil onları bu hâle getiren, hiç sorgulamadan tutundukları yaşam biçimleri. Çoğul olabilme duygusu içlerine işlemişken tül inceliğindeki hâli; giderek kendini kabullenme, eksikliğini hissetme biçimini alıyor. Olgular somutlaşırken ‘ben böyleyim’, ‘bulunduğum yeri kaybetmek istemiyorum’ çizgisinde iğrenç bir varoluş kovuğunun içine sığabiliyor. Bu kovuğa yığınlar hâlinde insanları sözde varsaydıkları farklılıklarına bakmaksızın sığdırabilmek mümkün. Hasbelkader ben de orada, aralarındayım; bir kovuğun içinde, ben olarak; kırılgan, dağılmış bir özne, etten ve kemikten nesne olarak. Bu iki durumun ayrıştığı hâli, ben henüz yaşamış değilim.
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.