Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ben Diyeyim Sen Dinle Göl Olmak Yaşlı bir usta, çırağının her gün bir şeylerden şikâyet etmesinden sıkılmıştı. “Bu, böyle devam ederse ne bende ne de başkasında kafa bırakır. Şuna iyi bir ders vereyim,” der. Onu tuz almaya gönderir. Hayatı boyunca mutluluk suratına hiç uğramamış, asık suratlı çırak, elinde bir poşet tuzla döndüğünde ustası, bir avuç tuzu, bir bardak suya karıştırıp içmesini söyler. Çırak, söylenenlere ses etmeden itaat eder ama ağzına aldığı bir yudum suyu anında püskürtür. “Tadı nasıldı?” diye soran yaşlı adama öfkeyle, “Berbat!” diye cevap verir. Usta, tebessüm eder. Bir şey demeden çırağının kolundan tutar, dışarıya çıkarır. Konuşmadan çalıştıkları yerin ilerisindeki gölün kenarına gelirler. Yaşlı adam, bu kez de çırağından bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini ister. Genç adam, içten içe ustasına kızsa da denileni yapar. Ustası yine sorar, “Tadı nasıldı? Tuz, ağzını acıttı mı?” “Hayır! Öncekine göre güzel ve ferahlatıcıydı,” diye yanıtlar çırağı. Bunun üzerine usta, çömelmiş çırağının yanına diz çöküp şöyle der, “Bak evladım, hayattaki ıstıraplar bir avuç tuz gibidir. Ne az, ne çok, hep aynıdır. Fakat ıstıraplar bardağın içine doldurulmaya çalışılırsa hayat çekilmez, insanın yüzü gülmez, dili şikâyetten susmaz olur. Bu zarar insanın kendisine midir sadece? Değil. En hafif ifadeyle, etrafındakilerin mutluluğunun üzerine suratının asıklığı karabasan gibi çöker. Oysa ıstırap verecek hâdiseler karşısında yapılacak şey bellidir; zordur lakin imkânsız değildir. Nedir diyeceksin. His alanını genişletmek. Yani ıstırap veren her neyse, onunla ilgili hisleri genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.