Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

254 syf.
·
Puan vermedi
Çocukluğumuz ömrümüzün bir daha geri gelmeyecek mutlu günleridir. Bu çağdaki anılarımızı sever, onları tatlı bir şekilde anarız. Bu dönemdeki anılar, bugünümüz için daima ruhumuza tazelik verir ve bizi şevklendirir. Bir çocuğun mutlu bir yetişkinliğe evrilebilmesi için de ebeveynler olarak çocuğumuza doğru eğitimi vermek, hem çocuğumuza, hem de bağlı olduğumuz topluma bir ödevimizdir. Fakat doğru eğitim dediğimiz şey, kendi doğru bildiklerimiz değildir. Aksine, kendi doğru bildiklerimiz, aslında çoğu kez doğru değildir. Anne babanın hatalarının bedelini maalesef çocuklar ve buna bağlı olarak tüm toplum öder. Bu sebeple çocuklar, üzerinde titizlikle çalışmamız gereken ince işçilik ürünleridir. Bu konu hakkında, en ufak ciddiyetsizlik, tedbirsizlik, ilgisizlik o çocuklar için ileri ki dönemlerde onarılmaz yaralara sebep olabilir. Çocuklara dayak, hiçbir şeyin çözümü değildir. Genel olarak hiçbir şeyin çözümü değildir çünkü dayak cennetten çıkma falan da değildir. Bazen duyarız; "Aman bu çocuk da çok arsız, başka türlü laftan anlamıyor" denilir. Halbuki zaten iş, dayağa gelmeden önceki sürecin yanlış yönetilmesinden ileri gelmektedir. Eğer ahlak dışı ve hatalı ilk davranışlarında, işin en başında neşteri doğru vurursak ve yumuşakça terbiye edip, en başında çözümleyebilirsek, dayağa gerek kalmadan işi tam manasıyla yerinde çözebiliriz. Yazarın kitabı tam manasıyla üzerinde durulduğu vakit, bir yetişkine iyi bir bilinç aşılayabilecek, yerinde ve faydalı bilgiler içermektedir. Yazara göre kötü örnekler iyi örneklerden daha çok takip edilir ve bu konuda da bence son derece tespiti son derece yerindedir. Başka zaman dilimlerinde ve yerlerde de vermiş olduğum örnekle tekrar durumu pekiştirmek isterim.Örneğimizde bir anne veya baba elinde sigara tüttürerek, çocuğuna sigaranın zararlarını anlattığı vakit çocuk bu uyarıları muhtemelen ciddiye almayacaktır. Çünkü zihninde şu soru yankılanacaktır:"Madem zararlı, öyleyse kendisi neden içiyor?" O sebeple eylemlerimiz çocuklarımız üzerinde mutlaka söylemlerimizden daha etkilidir. **Kötü örnekler iyi örneklerden daha çok takip edilir, bu sebeple çocuğa kötü örnek olabilecek şeylerden kendisini olanca gücümüzle korumalıyız." Sayfa 77 Yazara göre bir eğitmenin en büyük işi, tavır yaratıp zihni biçimlendirmektir; öğrencisine iyi alışkanlıklar ile erdem ve aklın ilkelerini yerleştirmek; ona ufak ufak insanlık anlayışı kazandırmak, mükemmel ve övgüye değer planı sevip taklit etmesini sağlamak ve bunu oluşturma sürecinde ona cesaret, enerji ve çalışkanlık aşılamaktır. Bunlardan hareket edecek olursak da şunu diyebiliriz ki; insanın insan olabilmesi için mutlak suretle iyi bir eğitim şarttır. Bunun da temeli çocukluktur. Çocukluk çağımızın temeli ne kadar sağlam atılırsa, bu sağlam zemin üzerine inşa ettiğimiz yetişkinliğimiz o derece istenilen düzeyde olur. Önce iyi bir insan ve bununla beraber iyi birer vatandaş oluruz. Çünkü insanın iyi bir vatandaş olması için de öncelikle iyi bir insan olması gerekmektedir. Bizler mutlaka içinde bulunduğumuz çevrenin birer ürünüyüz. Çevremiz ne kadar iyi ve doğru olursa, bizim de öyle olma olasılığımız artar. Çünkü bizler her ne kadar birtakım içgüdüler ile birlikte doğuyor olsak da tam olarak insan şeklini alabilmemiz, yine bizden önce doğmuş olan insanların bizlere rehberlik etmesinden ileri gelmektedir. Bunlardan hareketle çocuklarımız işlenmesi gereken kıymetli birer madendir. Çocuklarımızı özgürce konuşmaya, düşünmeye ve düşündüklerini söylemeye teşvik etmeliyiz. Onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisi gibi sevgiler uyandırmalı, küçük yaşlardan itibaren hayvanlarla dostluk etmelerine imkan tanımalı, doğayı korumalarına aracılık etmeliyiz. Ancak bu şekildedir ki çocuklarımız yurda yararlı birer yurttaş ve iyi birer insan olacaklardır. Çocuklarımızın kıymet bulması için sosyal bir duyarlılık sergileyerek çalışmalıyız.Çocuk kıymetlidir. Çünkü çocuk bir ülkede istikbalin anahtarıdır. Ailenin mutluluk kaynağıdır. Nüfusun en değerli unsurudur. Yarının büyükleri ve ülkenin asıl sahibi onlardır. Biliyorsunuz ki Atatürk de çocukları çok severdi. O kadar ki, çocuklarımıza ulusal ve uluslararası geçerliliği olan bir bayram bile hediye etmiştir. Atatürk bizlere, eğitim sistemimiz içerisinde cinsiyet farklılığı gütmeyen yenilikçi bir eğitim modeli kazandırmıştır. O güne kadar erkeğin gerisinde bırakılan Türk kızının da eğitimine eğilerek onu da erkeği ile eşit bir konuma getirmiştir. Güçlü bir toplum olmamızı Atatürk Dönemi’nde uygulanan sosyal politikalarımıza borçluyuz. Türkiye ilk kurulduğunda Anadolu çocuğu ölümle ve yoksunluklarla cebelleşmekteydi. Atatürk Dönemi’nde uygulanan çocuk politikaları büyük bir emeğin ürünüdür. Bu politikalar başarıya da ulaştı. Çocuklarımız eğitim, sağlık, yaşam hakkına sahip oldular. Kimsesizler himaye edildi. Ailelerin iyi, bilinçli birer ebeveyn olması için çalışmalar yapıldı. Günümüzde çocuklarımız afiyette ise bunu Atatürk Dönemi’nde yapılan çalışmalara borçluyuz. Fakat maalesef şu an için afiyette değiller. Artık o çocuklar maalesef aramızda değil, fakat onların torunları olarak bizler bu mirasa sahip çıkıp elimizden geleni yapmaya gayret göstereceğiz ve çocuklarımızı elimizden geldiği şekilde cumhuriyet ilkelerine uygun ve iyi birer vatandaş olarak yetiştirmeye gayret göstereceğiz. Keyifli okumalar.
Eğitim Üzerine Düşünceler
Eğitim Üzerine DüşüncelerJohn Locke · Morpa Yayınevi · 2005125 okunma
·
1 artı 1'leme
·
409 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.