Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İstanbul üzerine !
"Özerklik vermek, kombinasyonlar üretmek, mi?" Peki, nasıl gerçekleştirilecek bu, kim, nasıl yapacak? Kim dinleyecek, kim sözünü dinletecek, söyler misiniz? Nihayet, kim Türkiye'yi yönetecek, hangi gruplar, hangi güçler? Diğer Türklerden eğitim düzeyi daha yüksek olan İstanbul'da bile, bu "özerklikten" gerçekten bir şey çıkacak şekilde, Hıristiyan reayayı kendine eşit kabul edecek -inancı nedeniyle- bir tek Türk var mıdır? Söylüyorum: "bir tek kişi bile." Eğer böyleyse, tek kişi olsun çıkmayacaksa, o zaman böyle bir devletle nasıl masaya oturup görüşmeler, anlaşmalar yapılabilir? "Denetim kurmak, tertipler bulmak" diye bazı akıl hocaları buna itiraz edecekler. Öyleyse kendiniz bulun kombinasyonunuzu! Kendine özgü sorunlar vardır, çözülmesi hemen hemen olanaksızdır, sürüncemede bırakılan, geciktirilen tıpkı günümüzdeki sorunlar gibi... Gordion düğümünü ellerinizle çözemezsiniz, oysa parmaklarla çözülürmüş gibi nasıl uğraşmışlardır! Ama İskender geldi, kılıcıyla bitirdi işi, düğüm de böylece çözülmüş oldu! Örneğin gazetelerde yer alan şu görüşe şimdi ne buyrulur, gazetelerle kalsa iyi: Bu çok eski diplomatik bir görüştür, üstelik pek çok bilim adamı, profesör, romancı, fıkra yazarı, politika üzerine yazı yazanlar, Batıcıların, Slavcıların, düşünceleridir: "İstanbul sonunda kimsenin olmayacaktır, serbest bir kent görünümünde, bütün uluslara açık, kısacası bir çeşit 'ortak bir kent' olacaktır. Bu statüyü Avrupa dengesi vs koruyacaktır". Kısacası basit, düz, açık bir çözüm yerine daha karışık, doğal olmayan bilimsel bir tertip ortaya çıkacaktır. Yalnız sormak isterim: Avrupa dengesi de ne demek oluyor? Bu denge bu zamana kadar hep en güçlü, eşit ağırlıkta beş Avrupa devleti arasında kurulmuştur (birbirine denk olması, deyim yerindeyse kibarlıktan tabii). İşte, bu beş kurt sere serpe uzanmış, bu iştah açıcı parçanın (İstanbul) ortasında avını birbirinden sakınıyor. Sorunun meisterstücks [şaheser} çözümü olarak görüyorlar bunu! Çözüm getirecek öyle mi? Ama hepsi bir yığın ilkel saçmalık, hayali ve gerçekleşmesi olanaksız olgular, hatta doğal olmayan dengeler üzerine kurulmuştur. Dünyada siyasi dengeler gerçekten de ne zaman tam anlamıyla kurulmuştur ki? Kesinlikle hiçbir zaman! Kurnaz insanların enayileri kafeslemek için bir zamanlar buldukları sinsice bir formüldür sadece. Rusya enayi değildir, onurludur ve bu yüzden bu denge yasalarına ve gerçeklerinin bozulmazlığına bütün ülkelerden daha çok inanmaktadır, çoğu kez içtenlikle uygulamış ve bu dengelerin koruyucusu olmuştur. Avrupa bu anlamda Rusya'yı son derece küstahça sömürmüştür. Buna karşılık, diğer denge unsuru devletlerden hiçbiri ciddi biçimde bu denge yasalarını enine boyuna düşünmemiştir, ilgilendikleri olmuştur, ama belirli bir zamana kadar kalıcılıktan uzak, biçimci bir yaklaşımı yeğlemişlerdir: Kendi hesaplarına uygun bir sonuç aldıklarında da her biri bu dengeyi hiç endişe duymayarak bozmuştur. İşin en gülünç tarafı da, her zaman yaptıklarının yanlarına kâr kalması ve hemen yeni "bir dengenin" kurulmuş olmasıdır. Rusya, bırakın bir şeyleri bozmayı, birazcık kendi çıkarını düşünecek olduğunda, diğer denge unsurları hemen hep birlikte Rusya'ya karşı tavır almışlardır. "Dengeleri bozarsın ha!" İşte, uluslararası bir İstanbul'da aynı yönteme başvuracaklarına inanın: Beş kurt uzandıkları yerden birbirlerine dişlerini gösterecek, her biri kendi kombinasyonunu üretecektir: Komşu devletle ittifak içine girmek, diğer kurtları saf dışı bıraktıktan sonra leziz parçadan daha çok yararlanmak gibi... Acaba bu çözüm müdür? Oysa koruyucu kurtlar arasında da kendine özgü yeni tertipler ortaya çıkacaktır: Beş kurttan biri, hem de en siliği, bir gün ansızın çok talihsiz bir olayla, havlamayan bir finoya dönüşecektir. Tabii, dengede bir çatırtı! Bununla kalmayıp kim bilir belki Avrupa'nın geleceğinde, bu beş denge gücünden yalnızca ikisi kalacaktır, o zaman, soruyorum çok bilmiş beyler, sizin kombinasyonlarınıza ne olacak? Aklımdayken bir aksiyomu belirtmeme izin verin: "İstanbul'un kimseye ait olmayacağı gibi siyasal bir durum, böyle bir süreç Avrupa'da asla geçerli olamaz." Bu bir aksiyomdur ve başka türlü olması da bence imkânsızdır. Biraz şaka yapmama izin verirseniz, devletler hâlâ dengeyle uğraşırlarken, İngiltere'nin Cebelitarık ve Malta'da yaptığı gibi, en son anda İstanbul'u da aynı şekilde ele geçireceğini söyleyebilirim. Şimdi Türkiye'nin dokunulmazlığını bir anne şefkatiyle koruyan, onda büyük bir gelecek ve uygarlık gören, onun canlı kaynaklarına inanan İngilizler işin son aşamaya geldiğini görünce Sultanı ve İstanbul'u yutacaklardır. Bu eğilimleri o hiç değişmeyen bayağı kibirlerine, zorbalıklarına ve sinsiliklerine de tam uyar doğrusu! Cebelitarık'ta olduğu gibi İstanbul'da da tutunur mu? Bu ayrı meseledir! Söylediklerim şaka elbette, ama fena da sayılmaz hani, yine de bu latifeyi göz ardı etmemek gerek, gerçeğe hayli benziyor çünkü...
Sayfa 493 - 494, 495 Yapı Kredi Yayınları
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.