Osmanlı ordusu 1526'daki Mohaç Muharebesi'nden 70 yıl sonra ilk defa bir meydan muharebesine çıkıyordu. Bir zamanlar meydan savaşlarında önüne çıkanı deviren ordunun bu özelliği artık kalmamıştı. Osmanlı ordusu devamlı kaçan düşman yüzünden meydan savaşlarındaki ustalığını yitirmiş, kale kuşatmaları üzerine uzmanlaşmıştı. Bir zamanlar devamlı kaçan Avusturya ordusu ise kendini yenilemişti.
25 Ekim'deki küçük çarpışmalardan sonra, asıl muharebe 26 Ekim'de başladı. Osmanlı birlikleri, diktörtgen halinde oluşturulmuş kontramarş (contre-mansch) taktiğini izleyen Avusturya tüfekli piyadelerinin ateşi karşısında dayanamamışlardı. Avusturya ordusu, Osmanlı ordusunun sağ kolunu imha ettikten sonra sultanın bulunduğu merkeze saldırınca merkezdeki askerlerin bir kısmı kaçtı. Osmanlı ordusunun merkezine dalan Avusturyalılar savaşa kesin kazanılmış gözüyle bakıp, eşyaları ve hazineyi yağmalamaya başladılar. Osmanlı ordusu, perişan bir durumdayken, veziriazam hemen ordunun geri çekilmesini, hatta padişahın kılık değiştirerek kaçırılması gerektiğini söyledi. Ancak Sultan Üçüncü Mehmed'i başından beri kendisini savaşmaya teşvik eden Hoca Sadeddin Efendi padişahın cepheden ayrılmasını engelledi. Merkezde sultanı koruyan yeniçeriler, pesetmemişlerdi. Bu arada hazineleri yağmalayan Avusturya askerlerinin çadırlar arasında dolaştığını gören Osmanlı ordusunun geri hizmetine mensup seyisler, aşçılar, katırcılar, deveciler gibi bütün hademe güruhu, çadırlar arasında yağmaya dalan düşman üzerine kazma, kürek, balta, kepçe vs. ellerine ne geçirdilerse saldırmaya başladılar.
Düşmanın bir kısmını öldürdükten sonra bir taraftan da "kafir kaçtı" diye bağırmaya başladılar. Gizlenen ve kaçan askerler ile Tatarlar geri dönerek, Avusturyalılar'ın üzerine saldırdılar. Cigalazade Sinan Paşa da pusuda beklediği yerden çıktı ve Osmanlı ordusunun sağ kanadını bozan Avusturya birliklerini bataklıklara kovalayarak imha etti. Yatsı vaktine kadar yaklaşık 50 bin düşman askeri öldürülmüştü.