Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
·
Puan vermedi
Yazdığım en uzun kitap incelemesi olabilir alıntılarla beraber; Çok uzun süredir beni bu kadar kendine bağlayan bir kitap olmamıştı. Anlatılan hikaye, hikayedeki karakter ya da ona ilham veren ressam Paul Gauguin değil, benim ilgimi çeken. Bence harika çevirinin de etkisi ile yazarın dili ve tespitleriydi beni bu kitaba bu kadar bağlayan şey. Kitaptan pek çok alıntıyı ekledim ama bazı alıntılar var ki iki buçuk sayfaydı ve oraları yazamadım haliyle. Ben ilişkiler üzerine çok fazla yazı yazan biriyim Ekşi Sözlük'te. Evrimsel psikoloji üzerinden yorumlarım ilişkileri ve hem kendi tecrübelerimde hem de gözlemlerinde evrimsel psikolojinin çıktılarını ilişkilerde sık sık gördüğümden zamanla daha da üzerine gittim bu konunun. Diğer yandan Red Pill denen oluşum da evrimsel psikolojiden beslendiği için çok fazla ortak noktamız olsa da kendimi Red Pil'lci olarak tanımlamam, daha doğrusu Red Pill'in bir din gibi dogmatik kabulüne karşıyım aslında yoksa özünde bence faydalı çünkü evrimsel psikolojiye dayanıyor. Gelgelelim kötü bireysel tecrübelerin öznel yorumları, İslam dininin içine giren Arap adetlerinin de dinle birlikte kutsallaştırılması gibi kutsallaştırılıyor Red Pill'de de. Bu kitaptan alıntı yapamadığım o iki buçuk sayfalık bölüm mesela tam olarak bir evrimsel psikoloji çıktısı. Hepimiz ilişkilerimizde çok severken terk edilmiş ya da buna benzer bir şey yaşamışızdır illa ki. İşte evrimsel psikoloji ve ondan beslenen Red Pill, o durumlarda karşımızdaki kadının bize neden o kadar acımasız göründüğünü ya da davrandığını bir temele oturtur. Bu kitapta da yazar onu yapıyor üstelik bu kitap yazıldığı tarihte Red Pill'in R'si yok henüz dünyada. Evrimsel psikoloji de bu kadar fazla şey söylemiyor ilişkiler üzerine o yıllarda. Gerçi Schopenhauer'un Aşka ve Kadınlara Dair kitabı da aslında evrimlse psikoloji tabanlı bir kitap bana göre hatta bu sebeple yazıldığı dönemi de düşündüğümde çok etkilenmiştim o kitaptan da. Tabii o daha çok denem tarzında bu kitap, Ay ve Altı Peni'de ise bir kurgunun içinde somut örneklerini görüyoruz evrimsel psikolojide ilişkiler üzerine söylenen o kavramların. Bu anlamda benim için çok kıymetli bir kitaptı bu kitap. Ancak sadece bu değil kesinlikle, genel olarak yazarın kitap boyunca üslubu, tespitleri beni mest etti. Hepimiz kendimiz gibi düşünen bir yönetmenin ya da yazarın işine denk geldiğimizde severiz o işi genelde. Bu öyle bir kitap oldu benim için. Bir iki örnek bırakıyorum buraya yazarın muazzam tespitleri ile ilgili; İnsanlar başkalarının onlar hakkında ne düşündüğünü umursamadıklarını söylediklerinde çoğunlukla kendilerini kandırıyorlar. Genelde kastettikleri sadece kendi seçimlerine göre hareket edecekleridir ve aşırılıklarını kimsenin bilmeyeceğinden emindirler; aslında yaptıkları şey yakın çevrelerinin desteğini aldıkları için çoğunluğun görüşlerine kafa tutabilmekten ibarettir. Kendi dostlarınız arasındaki kurallara aykırı düşmediğiniz sürece, tüm dünyanın gözünde aykırı olsanız ne gam. Hatta bu durum size ölçüsüz bir özgüven sağlayacaktır. Tehlikenin külfeti ile hiç muhatap olmadan cesaretin tatminin yaşarsınız. Bana göre vicdan, toplumun kendini korumak için geliştirdiği kuralların bireydeki bekçisidir. Hepimizin yüreklerindeki polistir, toplumun yasalarını ihmal etmeyelim diye konmuştur oraya. Benliğin ana sığınağına gelip oturmuş bir casustur. İnsanların akranlarınca onaylanma arzusu öyle güçlüdür, onların tenkidi karşısındaki dehşeti öyle şiddetlidir ki düşmanı kendisi aşmıştır kapıdan içeriye; bu düşman sürekli onu izler, sürüden uzaklaşma yönünde herhangi bir arzuyu daha biçimlenmeden ezerek efendisinin çıkarlarını korumak için her an tetiktedir. Toplumun iyiliğini kendisinin iyiliğinin önüne koymaya zorlar onu. Bireyi bütüne bağlayan çok güçlü bir bağdır. Ve kendi çıkarından daha büyük olduğuna ikna olduğu çıkarlara hizmet eden insan, bu vicdanın kulu kölesi olur. Onu şeref koltuğuna oturtur. En sonunda da omuzlarına dokundurulan kraliyet asasına yaltaklanan bir saraylı misali, vicdanının hassasiyetiyle övünür. (şeytan ayeti gibi) Aslında kocasını hiç sevmemiş olduğunu düşünüyordum, benim aşk olarak gördüğüm şey sevilip okşanmaya ve rahat ettirilmeye verdiği dişil tepkiden öte bir şey değildi ki pek çok kadının gözünde iki duygu arasında pek bir fark yoktur. Tıpkı sarmaşığın her ağaca tırmanabilmesinde olduğu gibi, her nesne karşısında doğabilecek pasif bir duygudur bu; ayrıca bir kız kendisini isteyen bir adamla aşkın nasıl olsa sonradan geleceğinden emin olarak evlendiğinde koca dünya hisseder bu duygunun kuvvetini. Emniyette olmanın verdiği tatminden, mülkiyetin verdiği gururdan, arzulanmanın verdiği hazdan, ev hayatı ile gelen memnuniyetten oluşan bir duygudur; ancak tatlı bir kibir sebebiyle kadınlar bu duyguya manevi değer atfeder. Tutku karşısında savunmasız kalan bir duygudur bu. Bir kadının onu seven ama kendisinin sevmediği erkeğe karşı acımasızlığıyla hiçbir şey boy ölçüşemez; hiç iyilik kalmaz içinde, hoşgörü bile kalmaz, sadece çılgınca bir öfke kalır. Belki de yazar kötü karakterlerde, kendi içinde derinlere kök salmış içgüdüleri, medeni dünyanın örf ve adetleri tarafından bilinçaltının gizemli kuytularına itilen hisleri tatmin ediyordur. Kendi yarattığı karakteri ete kemiğe büründürürken, başka biçimde ifade imkanı bulunmayan bir parçasına can veriyordur. Hissettiği tatmin duygusu bir özgürleşme duygusudur. ''Bir kadın erkeğin yaptığı kötülüğü affedebilir,'' dedi, ''ama onun için yaptığı fedakarlıkları asla affetmez.'' (Bu o kadar iyi ki bir şeyler yazmam gerek hakkında. Red Pill bunu betalaşmak diye açıklasa da bence terimler gerek yok. Özetle kadın karşısında içgüdüsel olarak güçlü bir erkek ister. Kadınlar da erkekler de çoğu zaman karşı cinste neyi çekici bulduklarını pek bilmezler. Bir şeyler söylerler ama içgüdüsel nedenleri pek bilmezler ki evrimsel psikoloji onları açıklar işte. Burada bana göre söylemek istediği kadının güçlü bir erkek kendisini üzse bile ona arzu duyabileceği ama karşısında kendi için bile olsa güçsüzleşen bir erkeğe -içgüdüsel olarak- arzusunu yitireceği anlatılıyor.) ''(...) Şehveti tanırım. Normal ve sağlıklı bir şeydir. Aşk ise hastalıktır. (...)'' Toplumsal alışverişler bize kişinin dünyaya kabul ettirmek istediği yüzeyi gösterir ancak bilinçsizce yaptığı ufak tefek hareketlerden , farkında olmadan yüzünde beliren anlık ifadelerden çıkarımlar yaparak ona dair hakiki bilgilere ulaşabiliriz. Kimi zaman insanlar büründükleri maskeyi öyle kusursuz şekilde taşırlar ki gerçekten zaman içinde göründükleri kişi haline gelirler. Ama yazdıkları bir kitapta ya da yaptıkları bir tabloda asıl kimlikleri tüm çıplaklığıyla çıkar ortaya. Ondan sonra başka biriymiş gibi davranmaları sadece aptallıklarını sergileyecektir. Zira genellikle erkekler için aşk, başka gündelik işler arasında yer alan bir hadisedir ve romanlarda aşka yapılan vurgu hayatın gerçekliğiyle uyuşmayan bir önem atfeder ona. Az sayıda erkek için aşk dünyadaki en önemli şeydir ve bunlar da pek ilginç insanlar değillerdir; bu konuya en büyük önemi veren kadınlar bile o erkekleri küçümserler.
Ay ve Altı Peni
Ay ve Altı PeniW. Somerset Maugham · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020537 okunma
·
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.