Bazen bazı şeyleri nedensizce seversiniz. Bazı sözlere, bazı cümlelere nedensizce bağlanırsınız. Aslında kitapla ve yazarı ile geçirdiğiniz süre çok kısadır ama sürenin kısalığından ya da uzunluğundan daha önemli bir kriter vardır ki o da derinlik ve yoğunluktur. Bazen kendinizi size hiç benzemeyen düşüncelerle kuşatılmış bir beynin kıvrımlarında bulursunuz. Kendinizi bulduğunuz satırlar aslında hiç bilmediğiniz bir yanınıza ışık tutar. Bu ışığa doğru ilerledikçe yollar açılır önünüzde. Ve size hiç benzemeyen bu sözlerle tamamlandığınızı hissedersiniz.
Düşe kalka yürürsünüz bir kitabın satırları arasında. Bazen öylesine kanar ki düştüğünüz yerde dizleriniz, canınız acır. Ve yine aynı satırlarla dindirmek istersiniz içinizdeki acıyı.
Ezeli Mağlup… Karşıma tesadüfen bir anda çıkan, tüm algılarımı alt üst eden, karanlıkta kalan düşüncelerime kendindeki ışıktan aydınlık veren çok sevdiğim ve ne yazık ki çabucak ayrılmak zorunda kaldığım bir kitap oldu. Bazen karamsarlıklarla örülmüş bir eser de içinizdeki dalları yeşertebilir. Yeter ki fırsat verin… Kapınızı her şeye rağmen sonunu düşünmeden değişikliklere açın. Ve yüzünüze vuran sıcaklığa arkanızı dönmeyin.
Son olarak kitaptan bir alıntı:
İnsanın Teajedisi’nden bir alıntı ile
“ EY İNSAN, GÜVENİNİ KAYBETME VE MÜCADELEYE DEVAM ET!” Her ne olursa olsun! Ümitsizlikle açılan kapılar dahi ümide uzanır.