"Yarım kalmış bir hikayenin,Yarım kalmış cümlesiyim." Selam Arkadaşlar; Bugün sizlere etkisinden kolayca çıkamayacağım bir kitap önerisiyle geldim.Ve hemen konuya geçmek istiyorum. İyi eğitim almış,kitap aşığı ve aynı zamanda sahaflık yapan Müşfik Baba kitaplarıyla vakit geçirmeyi ve içlerinde yaşanmışlıklar olduğunu bilip onlarla konuşmayı çok seven ton ton bir amcamız. Aile sıcaklığından uzak bir çocukluk geçiren Mete'ye Müşfik Baba sahip çıkar ve ona manevi babalık yapar.Mete kendi çabalarıyla okuyup Kaymakam olur. Aliye,17 Ağustos depreminde babası ve kardeşini kaybeder annesiyle yaşamını sürdürmeye çalışır.Enkazda zarar gören dedelerinden kalma el yazısı hatıratı Müşfik Baba'ya onarması için getirir. Eğitim için yurtdışına gidecek olan Mete Müşfik babayla vedalaşmak için sahaf dükkanına gelir ve raftaki el işlemesi hatırat gözüne çarpar.Bir süreliğine Müşfik Baba'dan onu ister.Okumak için onu açtığında Mora isyanı sırasında Türklere karşı yapılan katliamların en büyüğü olan Tripoliçe Katliamı'na götürüyor hatırat bizi. 1821 yılında Akça Hoca tarafından yazılıyor eser .Kin ve öfke dolu ,açlık ve ölümün malesefki gündelik yaşam haline geldiği tarihteki en büyük dramı okurken gözyaşlarımı tutamadım ki malesefki günümüzde de halen yaşanan bu olaylar tarihin değişip olayların değişmediği gerçeğiyle yüzleştirdi beni. Bir gecede kadın,çocuk, yaşlı,bebek demeden binlerce Türk'ün acısını yüreğimde hissederken bir yandan da Mete'nin hayatını sorgulayıp yarım ve eksik kalmış yanlarına tanıklık ettim. Son sayfalarıyla beni daha da çok etkisi altına alan bu kitapla iyiki yolum kesişmiş. Tarihi olayları kurgu içinde okumayı seviyorsanız gönül rahatlığıyla tavsiyemdir.Şimdiden keyifli okumalar dostlarım Kitapla Ve Sağlıkla Kalın.

Tripoliçe'nin KülleriGüven Kemerkaya · Çınaraltı Yayınları · 037 okunma

·

12 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.