Gönderi

74 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Ay Işığı Sokağı -Spoiler-
Şimdiye kadar okuduğum kitaplarına (Olağanüstü Bir Gece, Satranç ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu) dayanarak diyebilirim ki Stefan Zweig karakterlerin duygu durumlarını, içsel problemlerini ve kişiliklerini aktarmakta çok başarılı. Üstelik bunu oldukça tatlı edebi bir üslupla birleştiriyor, çevirmenlerin de bir katkısı vardır elbette ama normalde kitaplarda lezzeti aldığım şey olay örgüsü, diyaloglar vesaire olurken Zweig'ın kitaplarında betimlemeler ve çözümlemeler de beni benden alıyor. Yine diyaloglar karakterlerin kişiliklerini, ruh hâllerini harika şekilde yansıtıyor. Birkaç cümle okuyup olayların biraz içine girince kaptırıp gidiyorsunuz. Bunların dışında kitaptaki hikayeler büyük oranda karamsar. Ay Işığı Sokağı bir cinayetle, Leporella bir intiharla, Nişan yine ölümle, Leman Gölü Kıyısında Olay intiharla ve yine Avare'de intiharla bitiyor. Bu hikayeler bir arada mı yayımlanmışlar bilmiyorum ama bu açıdan uyumlular. Yazarın kendi hayatının intiharla son bulması ister istemez okurken akla geliyor. Kısa kısa hikayeleri okurken düşündüklerimi özetleyeyim. Ay Işığı Sokağında herkesin bir sınırının olduğunu görüyoruz. Hikayedeki cimri karakteri gerçekten bir cimri olmadığını sadece eşini kontrol etmekten, gururunu kırmaktan, onun üzerinde tahakküm sahibi olmaktan keyif aldığını anlatıyor. Bu noktada eşi tarafından terk ediliyor ve ardından durumun tersine döndüğünü görüyoruz. Adam bu sefer kontrol edilen, gururu kırılan hâline geliyor. Eşinin tıpkı dayanamayıp bir noktada onu terk etmesi gibi, adamda bir noktada dayanamayıp eşini öldürüyor. Leporella biraz daha farklı bir hikaye. Sessiz sakin, çalışkan ve dindar olan bir insanın ufak bir dürtme ile tamamen farklı birine dönmesini okuyoruz. Gyges'in Yüzüğü misali Baron ile samimiyeti artınca o ana dek hazır olan fakat uyanmayan dürtüleri harekete geçiyor. Yine güzel bir hikayeydi. Nişan'ın sonunda Albay'ı Fransız ordusunun tanıyamamasının ve bir İspanyol sanmalarının, dahası öldürdüğü İspanyolla (belki de aynı şekilde o da bir Fransızdır :) aynı kaderi paylaşmasının ve nihayetinde bırakamadığı gururu olan nişanının ondan kolayca alınmasının taşıdığı mesaj oldukça net. Savaş anlamsız. Aynısı yine Leman Gölü Kıyısında Olay'da da vurgulanıyor. Çar ve Rusya için savaşmak üzere askere alınan Boris adındaki Mujik (hâlâ serf olduğunu sanması manidar) kendisini memleketinden çok uzaklarda buluyor, fakat olayların değişmesi ve devrim olmasıyla Boris'i cepheye almak için söylenen sloganların artık manası kalmıyor. Tabii ki bunlar aslında Boris'in çok da umurunda değil, küçük hayatı dışındaki dünya hakkında bilgi sahibi olmayan biri Boris. İntihar kararınına kadar olan süreci inceleyince bu eylemi gerçekleştirmesinin ardında daha çok son umudunun da yıkılmasını görüyoruz. O ana kadar cahil de olsa, düşüncesiz de olsa hasbelkader hayatta kalmayı başarıyor. Boris'in hikayesini en trajik yapan şey tüm bunların iradesi dışında yaşanması ve başına gelen şeyleri anlamaktan çok uzak olması. Avare'de anlatılanlar ile mezuna kalan birçok öğrenci özdeşlik yaşamıştır. Hem geri kalmışlık hissiyatı hem de yavaş yavaş şevkin, ilginin ve merakın kırılması. En azından benim için tanıdık bir histi.
Ay Işığı Sokağı
Ay Işığı SokağıStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202168k okunma
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.