Türkiye'de yalnızca birkaç üniversitenin bulunduğu, üniversitenin azınlık ve elitizm anlamına geldiği, statünün günümüz kadar paraya indirgenmediği, edebiyat gruplarının birbiriyle ilmi anlamda atışabildiğı, edebiyatın dahi kapitalizme kurban gitmediği, psikolog sayılarının bu kadar artmadığı ve insanların bu kadar psikolog kapılarında koşmadığı, Beyazıt Meydanı'nda fikir, samimiyet ve idealizm içeren hararetli eylemlerin yapıldığı, kitap yasaklarının yapıldığı ancak kitap okuyan ve düşünen insan sayısının daha fazla olduğu o zamanlarda yaşamak isterdim...
Üniversitenin insanlar üzerindeki sorgulayıcı etkisini fark eden hükümetlerin darbeler yapması ne kadar da düşündürücü...