Gönderi

AMERİKA SOSYALİST, SOSYALİST! (1/2)
(…)“Prensip sahibi astsubay”la birlikte, tümen komutanının odasına kadar geldik. Kazım Avdan şöyle baktı: -Ha, Uğur, gelmiş. “Prensip sahibi astsubay”a eliyle çıkmasını işaret ettikten sonra: -Gel bakalım, gel otur şöyle. Gösterdiği yere oturdum. -Ha, hımm, demek sendin. O arada aklım “Ben bir küçük askerim” şarkısına takılıyor, kendimi güç tutuyordum. Kendimi bıraksam, güleceğim. -Sendin ha. Söyle bakalım; fikirlerin neymiş? Hoppala… Ne anlatacağım şimdi? Ayıkla pirincin taşını. -Komutanım biraz uzun sürer. -Sürsün, sürsün. Bak, bu da akıllı çocuktur. Benim Kurmay Başkan Vekilim Sedat Tüfekçibaşı. O da dinlesin. Haydaa… Ne yapalım, emir emirdir. Üstelik ben rütbesiz askerim, karşımda oturan komutansa koskoca Tümgeneral. Ben de başladım anlatmaya. Ben anlattıkça, Tümgeneral gözlerini kısıp dinliyor, ara sıra: -Ama ya anarşistler, diye soruyordu. Ya anarşistler!? Peki, kimdi o anarşistler? Paşaya göre, Lenin anarşistti, Bülent Ecevit de anarşistti, ya Uğur Alacakaptan? O hem Maoist, hem Leninist, hem anarşistti. -Her şey o Uğur Alacakaptanın başının altından çıkıyor. Ben de soruyorum: -Komutanım, ne ilgisi var Uğur Alacakaptan’ın? Paşa, çok emin. -Biz, biliriz biliriz. Neler biliriz, neler… Paşa neler biliyordu neler. Ama açıklamıyordu. -Bak Mümtaz’ın da davasını almış. Önce suç işletiyor, sonra davalarını alıyor. Paşa’ya göre Mümtaz Soysal da komünistti ama pek zararı yoktu. Alt tarafı bir kitap yazmıştı. Toplarsın kitabı, yakarsın, iş bitti. Ama Uğur Alacakaptan öyle mi? -Uğur Alacakaptan gençleri kışkırtıyor. -Nasıl kışkırtıyor? -Sen bilirsin, bilirsin. Paşayla konuşmamız, karşılıklı anlayış içinde geçiyordu. O “neler biliyordu neler”. Ben de Paşaya göre olup bitenleri biliyordum nasıl olsa. Öyle anlaşıp gidiyorduk.
·
1 plus 1
·
65 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.